Harry
Ethan'ın homurdanmasından sonra Amelia'nın içeri girmesi bir dakika bile sürmemişti. Ve Amelia içeri girer girmez ortamın bütün havası değişmişti, öylece. Henüz tek kelime bile etmemişti, buna rağmen etkisi çok barizdi. Bazı insanlar buna sahipti, bulundukları ortamı kendi enerjileriyle dolduruyor ve atmosferini değiştiriyorlardı. Babam da öyleydi, Ethan da ona çekmişti. Bunu yapmak için özellikle bir şey yapmalarına ya da konuşmalarına bile gerek kalmazdı çoğu zaman, sadece orada, o ortamda olmaları büyük fark yaratırdı.
Ben daha çok annem gibiydim, kendimi geri planda tutmayı severdim. İlk konuşan olmaktan ya da kalabalık ortamlarda sohbeti döndüren kişi rolünü üstlenmektense arkasına yaslanıp yanındaki insanları dinleyen ve onları izleyen kişi olmayı tercih ederdim. Amelia içeri girdiğinde de yaptığım ilk şey bu oldu, ona baktım.
Üzerinde kolsuz, V yaka düğmeli beyaz bir gömlek vardı. Kenarlarını süsleyen dantel işlemeler düğmelerin olduğu kısımda da devam ediyordu. Kol askısı da çapraz bir şekilde göğsünden geçmiş, yerini koruyordu. Demek ki abisini çıkarmak konusunda ikna etmeyi başaramamıştı. Yüksek bel kot pantolonu ve kısa gömleğinin arasında teni biraz açık kalmıştı, sol tarafta küçük bir ben görünüyordu. Saçındaki lastik tokayı çıkartıp bileğine geçirirken burada olduğunu yeni fark etmiş gibi "Günaydın Ethan." dedi neşeli bir sesle. Mutluydu, öyle görünüyordu.
Ethan da olanları ancak idrak edebiliyormuşçasına sandalyesini geriye ittirdi ve yerinden fırlayıp Amelia'nın yanına koştu uzun birkaç adımda. Telaşlı yürüyüşünün temposundan saçları hareketlendiğinde bir eliyle geriye ittirdi ancak boşunaydı, tekrar yüzünün çevresine üşüşmüşlerdi. "Koluna ne oldu?" Sesinde yoğun bir endişeyle konuştuğunda dün ona Amelia'nın kolundan bahsetmediğim için pişman oldum. Sadece yorgundum ve dinlenmek istemiştim, özellikle de bunu söylemek için durmamıştım açıkçası. Amelia'ya ulaştığımı söyledikten sonra kendimi odama kapatmıştım.
Daha sorusuna cevap alamadan bana baktı omuzunun üzerinden. Gözleri yüzümü bulduğunda ifadesizliğimden kolunun halini bildiğimin farkına vardı. Kaşları şaşkınlık ve sinirle çatılırken dudaklarını da sertçe birbirine bastırdı. "Sen neden bir şey söylemedin? Bir gün gelmedik neler olmuş!" Tekrar Amelia'ya döndü, kızın konuşmasına asla izin vermiyordu geveze. Amelia'nın yüzünde de bundan dolayı şaşkın bir ifade vardı, ağzını açamamıştı ama kardeşimin bu hallerinin onu eğlendirdiğini düşünüyordum. Bir şekilde onunla aralarında farklı bir bağ oluşmuş gibiydi.
"Kapının önündeki adam kimdi?" diye sonlandırdı Ethan sorularını. Kollarını kavuşturup nihayet sustu ve cevap bekledi. Sanki Amelia ona bir açıklama borçluymuş gibi. Fakat elbette Amelia onu 'sana ne' diyip geçiştirmezdi, cevap verirdi. Öyle de oldu ancak bu Ethan'ı tatmin etmedi.
"Üniversiteden bir arka-"
Amelia'nın lafını kesip büyük bir sitemle söylendi. "Öptüğünüz insanlara arkadaşım demeseniz mi artık?" Siteminin çoğu da banaydı, biliyordum. Bunu anlamam için dönüp yüzüme bakmasına gerek yoktu.
"Ve eski sevgilim." Açtığı saçlarını düzeltirken sözünü tamamladı Amelia. Çoğunluğunu omuzunun arkasına atıp öndeki daha kısa tutamları kulağının arkasına sıkıştırdı. "Dün düşüp kolumu incittim, bir şey yok sadece hareket ettirmemem lazım ama abim askıda ısrar etti, nasıl olurlar bilirsin," derken gözlerini Ethan'dan çekip bana çevirdi.
Onu sorguya çeken Ethan olmasına rağmen bana sataştığı için kaşlarımı çatıp baktım yüzüne ama sahte bir sinirdi bu. Karşılığında başını yana eğdi ve dudağının kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. Benimle uğraşmanın ona zevk verdiğini gösteren küçük bir ipucuydu. Amelia bana böyle bakarken suratımdaki ifadeyi ciddi tutmak çok zor olduğu için pes edip başımı salladım. Eğer bu bir yarış olsaydı o kazanmıştı bile, bunu kendisi de çok iyi biliyordu ve bunun bilinciyle odağını tekrar kardeşime çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers in the Window | H.S
Fanfiction"Bence artık gitmelisin." Usulca başımı salladım. Onu daha fazla sinirlendirmek istemiyordum. Yeterince yorucu bir gün olmuştu, şimdi konuşmaya, en azından buna çalışmaya, devam edersek birbirimizi daha çok kıracaktık. "Tamam." Sessizce mırıldandım...