Bölüm | 15

10.9K 664 812
                                    

AŞM| Bölüm: 15

İnandığım yerden kırılmıştım ben. Yüreğim un ufak olmuşken, harabe iki mezar kazmıştım oraya. Birine annemi, birine babamı gömmüştüm. Oysaki failleri bendim...

Anna Meryem Aksel

Oturduğum yerde dizlerimi karnıma çekmiş, iki büklüm otururken tarifi zor bir sızı vardı içimde. Tan vakitlerinde sık sık böyle hissettiğimden pek uyku uyuduğum yoktu. İlk değildi nasıl olsa, sonda olmayacaktı nihayetinde. Gecenin bir vakti gerçeğim olan bir kabusla uyanıyor, sonra da bir daha uyuyamıyordum. Yeni bir şey değildi bu, zira o geceden beri, babamla annemin cansız bedenlerinin başında sabahladığım geceden beri, aynı döngüyle devam ediyordum yaşamaya. Yaşamak mı denir ki buna?

Yüreğimde hiç sönmeyen bir ateş başlamıştı ve ben içimi yakan kor ateşle nefes almaya çalışıyordum. Öfkem deliceydi hem kendime hem de benden onları alana karşı. Elim kolum bağlı otururken, hesaplaşacağım günün gelmesini bekliyordum. Gelecekti o gün biliyorum. O gün geldiğinde elimde bir silah, namlunun ucunda hazırda bekleyen iki kurşun olacaktı. Biri senin için orospu çocuğu, biri benim için...

"Düşünüyorum," diye mırıldandı babam hüzünlü bir tınıda. "O gün geldiğinde seni ellere nasıl vereceğimi düşünüyorum da..." Müstakil evimizin sevimli ve sıcacık bahçesinde otururken, babamın kollarının arasındaki yerimi alalı çok olmamıştı. Henüz okuldan gelmiş, güneşin ufuktan kayboluşunu izlerken dikkatim babamda, biraz da elimin altımda gümbür gümbür atan kalbinin ritmindeydi.

"O gün gelecek biliyorum," diye yineledi babam elleri saçlarımın arasında gezindiğinde. Sıkıntılı bir nefes firar etti dudaklarının arasından. Hissediyordu sanki. "Büyüyorsun farkındayım, ama... Meryem," dedi kafasını eğdi ve küçük yuvarlak kara gözlerini bana çevirdi babam. "Büyümesen olmaz mı kızım?"

Keşke babam, keşke hiç büyümeseydim. Zira büyüyen yalnızca ben olmadım...

"Hep küçük kalsan, kollarımın arasında kalsan, saçlarını okşasam, kokunu içime çeksem... Yalnızca benim kızım olarak kalsan yetmez mi ay parçam? Benim seni kimseyle paylaşasım yok."

Babamın gözlerinin içine bakarken tek kelime edemedim. Büyüme dediğin kızın erken büyüdü baba, diyemedim meselâ. Âşık oldu, en olmayacak birine, diyemedim. Nasıl derdim? Kendine çok kızdı, vakitsiz bir anda çarpan yüreğine karşı çok direndi, kaçtı, kendinden ve dâhi herkesten, lâkin başaramadı. Bir çift ela gözde kaybetti kendini, artık çok geç, diyemedim. Söyleyemediğim çoğu şeyde olduğu gibi yutkunup, bakışlarımı kaçırdım sadece.

Özür dilerim baba, size layık bir evlât olmayı başaramadım.

Seslice nefesimi verdiğimde ellerimi omuzlarıma sardım, titrek bir şekilde okşarken ısınmaya çalıştım bîçare. Saatlerdir bahçede oturduğumdan buz kesmişti her yanım. Eve sığamayınca kendimi bahçeye atmıştım. Nitekim bedenim buz tutsa da içim yanıyordu benim. Saat kaçtı hiçbir fikrim yoktu. Ancak güneşin gökyüzündeki konumundan anladığım kadarıyla sekizi geçiyordu. Evdekiler kuvvetle muhtemel uyanmışlardı. Belki de kahvaltılarını dâhi etmişlerdi. Eh, bugünün büyük gün olduğunu göz önüne alırsak bu yüksek bir ihtimaldi.

Kalkıp eve girmem gerekti, bir şeyler yiyip odama çıkmam gerekti. En nihayetinde bu gece nişana gidecektim. Mehmet Selim Ezerhan'ın ve ailesinin olduğu ortama kendi isteğimle girecektim. Aylar sonra karşısına çıkacak olmam beni hem ürkütüyor hem de zaten diri olan nefretimi öfkeyle besliyordu.

Aylar sonra karşısına çıkacaktım. Evet, bunu yapacaktım. Giyinecek, kuşanacak, gözlerimdeki hüznü gölgeleyen bir makyaj yapacaktım. Dudaklarımda asılı kalan çığlığımı gizleyecek bir ruj sürecektim. Yasımı cayır cayır yanan yüreğime bastıracak, öfkemle karşısına çıkacaktım. En olmayacak vaziyette, asla tahmin etmeyeceği yerde karşısına dikilecektim. Gözlerimin içine nefretle bakacak, lâkin hiçbir şey yapamayacaktı. Eli kolu bağlı bir şekilde beni izlemekten başka hiçbir şey yapamayacaktı.

ALABORA | Şah & Mat ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin