Omg
Wooyoung ıslık çalarken barikatlara bıraktığı malları hazırlayan çaylaklara bakıyordu. Savaşa sayılı günler vardı. Ecel resmen kollarını açmıştı onlara. Artık kaçış yoktu öyle yada böyle ölecekti. Dertsiz başına hep dert aramıştı zaten. Ellerini ceplerine sokup mahşerin izbe binalarının sık olduğu alana doğru ilerlemeye başladı. Yaklaşık üç gündür ses soluk yoktu. Ve bu onu psikolojik açıdan yerle bir ediyordu. Ne zaman geleceği belli olmayan şeyin hedefindelerdi ve o şey onlara çok yakındı.
" Vale dalgın gibisin?" Yeosang'ın sesini duyunca başını yerden kaldırıp duvarın üstünde oturan gölgeye baktı. O bile çökmüştü hiç bir mimik oynatmayan bu adamın acı tebessümü çoktan akıllara kazınmıştı bile.
" Patron silahları bırakmamı söyledi. Dönüşte de biraz yürüyeyim dedim."" Seonghwa geliyormuş. O yüzden göndermiştir." Wooyoung kaşlarını çattı ve o bütün sinrinin tepesinde toplandığını hissetti. Ne demekti bu?
" Nasıl Seonghwa geliyor o piç hangi hakla iki gün sonra leşimizi serecek orospu çocuğu birde buraya mı geliyor." Wooyoung koşar adım ilerlemeye başladı. Gölge ise söylediği şeye pişman değildi. Her halükarda olucaktı bu. Oturduğu duvardan atlayıp Wooyoung'un peşinden koşmaya başladı." Vale yavaş koş lan patronun ayarı atmasın!"
~~~
Doktor mahşere giren Seonghwa'dan gözlerini milim çekmiyordu. Köpeklerini dışarda bırakıp kapıdan geçen Seonghwa'nun ayak ucuna tükürdü. Üstünde olan iki rulet silahı alınca önden ilerlemeye başladı.
" Yolu biliyorum kara."
" Çok konuşma sikik. Patrona dua et leşini çoktan sermiştim buraya." Seonghwa'nun sırıtması kulaklarına dolarken sinirle soludu.
" Çaylak topluyormuşsunuz komiser Chan'ı da yanınıza almışsınız. Güç kazandınız mı bari?"
Jongho izbe binada makamın kapısının önünde durunca Seonghwa'ya döndü.
" Güç elbette kazandık ama bir orospu çocuğu kaybettik." Kapıyı açınca içeri giren Seonghwa'nun ardından kapıyı kapatıp orada beklemeye başladı.Hongjoong kapıdan içeri giren Seonghwa'nun gözlerine baktı ilk. Alay, kin ve zafer vardı. Kin dolu gözler o kadar tanıdıktı ki zamanında anlamamış olması kendi aptallığındandı. Sandalyesinde geriye yaslanıp karşısında ki tekli koltuğa kurulan Seonghwa'yu baştan aşağı süzdü. Yine aynı papazdı. Tek fark artık düşman olması.
" Ne için gelmek istedin?"
" Senin için sevgilim. Mahşer için birini feda etmem gerekiyor biliyorsun. Ama seni feda etmek istemiyorum. Teklif sunmaya geldim."
' Aklında ki şeytan ne düşünüyor ' diye içinden geçirdi Hongjoong. Öne doğru gelip dirseklerini masaya yaslayınca devam et dercesine elini salladı.
" Aklımda olan şeyi söylemeden önce bilmeni isterim ki zayıflamışsın. Kilo verme güzel sevgilim."" Bana sevgilim diyip durma lan sokuk. Adam akıllı anlat derdini. Kartlarını açık oyna papaz." Dedi sesini yükselterek Hongjoong.
" Kartlarım sana her zaman açık. Bu arada oyna demişken kucağımda oynamaya ne dersin." Dedi Seonghwa sırıtarak. Hongjoong silahını belinden çıkarınca sağ elinden destek alıp masanın üstünden atlayınca tekli koltuğun önüne geldi.
![](https://img.wattpad.com/cover/348327410-288-k904669.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafia Ateez
Fanfiction" Kartlarını açık oyna Papaz!" dedi sesini yükselterek. " Kartlarım sana her zaman açık. Ayrıca oyna demişken kucağımda oynamaya ne dersin?" dedi Seonghwa sırıtarak. TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR! GERÇEKLE ALAKASI YOKTUR! Yan karakterler ve shipler; #seong...