21: Çıra

28.7K 2K 1.2K
                                    

Biliyorsunuz ki 20 Aralık'ta yeni bölüm gelicek demiştim. Yani 22. Bölüm. Ama o gün Çarşamba gününe denk geliyor kitabı okuyan öğrenciler var hafta içi bölüm atarsam derlerine ya da sınavlarına mani olmaktan korkuyorum. O yüzünden aşklarım normalde bu bölümü yarın atacaktım, dedimki bu bölümü bugün atayım yeni bölümü yani 22. Bölümü de pazar gününe yetiştirip 17 Aralık'ta atayım 3 gün öne aldım tarihi, yani Allah kaza veba vermezse son bir sahne kaldı zaten bölüm bitmesine düzenler pazar günü 8 de atmak istiyorum buradan veya Instagramdan size saati  haber vereceğim. Hepinizi çok öptüm.

Bol bol yorum yapın beni mutlu edin güzellerim!❤️

Yıldaza basmayı unutmayınız, biliyorsunuz çok önemli benim için!

Öptüm bal yanaklarınızdan!😘

Keyifli okumalar 🌈

21. Bölüm!

Yaşadığımız hayat, aslında bir öykü masalı gibidir! Yorulduğunda, dinlenmen gerektiğini hissettiğin zaman, virgülünü... Ya da tamamen bitmiş durumda olduğun da ise, noktasını koymasını bileceksin!

Kimse için değil, sadece kendin için.

Mir Bedirhan'ın yaratığı rüzgarın şiddetiyle, kaldırım taşlarında sürüklenerek, en sonunda ise ayaklar altında ezilen kuru ince bir yaprak gibiydi Sıla!

Mir Bedirhan'ın içi korkuyla titremiş, adeta karısının cansız bir yaprak gibi yığılan bedeni gördüğünde, uçarcasına koşmuştu. Aldığı her nefes, üzerinde acı bir emare bırakıyordu. Kız kardeşinin kolları arasında düşen karısını, yere diz çöküp kendi kolları arasına aldı, nefes nefese.

Etraftaki çığlıklardan soyutlandı. Şu an dünya yansa, duymaz görmez bir adamdı. Karısının yüzüne dağılan  saçlarını kenara zarif bir edayla ittekledi. Parmaklarını yüzünde dolaştırarak iki yanağından tutu.

Çenesinden kavrayıp, başını kaldırıp çehresine baktı. Esmer teni ilk defa böyle solgun ve cansızdı. O rengarenk, gökkuşağı olan kadındı, şimdi ise mavi gökyüzünün güzelliğini saklayan, grimsi bir renge dönüşmüştü.

Parmakları şah damarın üzerine gitti. Atıyordu!

Elleri titriyordu, başına silah dayasalar gıram kormakyacak adam, Sıla'nın ruhu çekilmiş bedenine baktıkça, yüreğinin üzerine kocaman kaya konulmuş gibi hissediyordu.

"Sıla," diyerek duygulu bir tonlamayla seslendi, oldukça zayıf çıkmıştı tınısı. Solgun yüzünde parmaklarıyla kavramıştı. "Aç gözlerini!"diye mırıldandı  ne yapacağını bilmez bir vaziyette.

Az önce neler düşünerek buraya gelmişti, ne ile karşılaşmıştı. Kaçtığı tüm gerçekler eninde sonunda açık bir zarf gibi önüne serilicekti.

Temeli sağlam olmayan arazinin üzerine Mir Bedirhan hayat kurmak istemişti.

Mülk onun olabilirdi lakin altı bataklıktı.

"Abi Sıla'yı hastaneye götürelim." Dilan korkulu baskın sesini Mir Bedirhan'a duyuramadı. Duymadı şoka girmiş bir halde, kolları arasındaki kadının yüzüne bakıyordu sadece!

Dünya ekseninde dönmeye bırakmıştı, kucağında ki kadın ile beramberinde.

Yaren, hemen kardeşi Canan'ı kenara ittekledi. "Arabadan çantamı getir." diye talimat verdi. Daha bir adım atmışken, kardeşinin donuklaşmış ruh haliyle Sıla'ya öylece baktığını gördüğünde, atığı adımı geri dönüp. Kardeşini iki kolundan tutup sarstı. Kendisine getirtmek için. "Canan, arabadan çantamı getir. Hemen!" diyerek tekrar direktifini verdi.

Kalbimdeki TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin