30. BÖLÜM: PART İKİ

28.5K 1.4K 720
                                    

Herkese hayırlı Ramazanlar ilk gün nasıl geçti. Benimki pertim çıktı.

İyi akşamlar aşklarım. Bölümü pazar atacaktım, olmadı bugüne kısmet oldu. Bazılarınız gün içinde at demişsiniz ama aşkolar bu bölüm oruçluyken yayınlayacağım bir bölüm değildi. Jidugnghv...

Oy ve yorum yapmayı unutuyorsunuz, yani arkadaşlar bir yıldıza basmak ne kadar zor olabilir. 16 bin kelime yazıyorum siz bur yorum yapmaktan zorlanıyorsunuz .. olmuyor böyle.

Keyifli okumalar...

Avucuma doldurduğum patlamış mısır tanelerini gülmekten ağrımış ağzıma iteledim. Camdan bahçeyi izlerken keyfime diyecek yoktu. Bayada mutluydum. Çünkü şu an beni evleneceğim vaatleriyle kandırıp Mir Bedirhan'a yataklık eden Kamil işkencelerin en ağrına maruzdu.

Horoz dövüş sanatlarına yoğunlaşmıştı.

Horoz kacmaktaybir ustaydı.

Kamil sesiz sesiz küçük adımlarla horoza yaklaştığında camın sürgüsünü kenara hemen çektim buna izin veremezdim. "Kaç Kâmile," diye var gücümle kendimi yırtarcasına bağırdım. "Seni öldürücek hain Kamil abin!"

Düşmanımın düşmanı dostumdu artık.

Horoz bağırışımla tehlikede olduğunu sezmiş bir şekilde kanatlanıp kaçtı, Kamil ise yüz üstü şap diye yapıştı. Hunharca kahkaha attım. "Salağğğ yaağğğ!" Gülmekten karnıma kramp girecekti neredeyse.

Bir avuç dolusu mısır daha ağzıma attım. Evet mısırda patlatmıştım. Film gibiydi.

Başını geriye attıp benim olduğum tarafa dolmuş hareleriyle acıklı acıklı bakarak kendini acındırmayı denedi. "Çok yoruldum yengeğğğ, bu it uçuyoooo!" diye can havliyle bağırdı. O ara horoz etrafında zıplayıp hoplamaya başlamıştı. Zili horozunda hoşuna gidiyordu kovalanmak galiba. Kamil her yeri boyladığında, zafer edasıyla böbürlenip, "üüürrrürüüü!" diye çağırıyordu onu.

Bizim dilimizde bu gel beni yakalaydı.

Oyun oynadıklarını sanıyordu sanırım, tüyleri yolunduğunda anlayacaktı ama onun içinde çok geç kalmış olacaktı.

Babasının yatağı yerdeymiş gibi kalkmaya tenezzül etmeyen Kâmil'e "kalk hemen. Çabuk yakala Kâmil'eyi, yoksa Mir Bedirhan seni keser!" dedim neşeyle.

Yapıştığı toprağa hafiften isyan maiyetinden yumruk geçirdi. "Yenge, sen bağırırken ben nasıl yakalayacağım." derken oldukça hem haklı bir o kadarda bezmiş görünüyordu.

Omzumu kaldırıp indirdim umursamazca. Bu beni hiç alakadar etmezdi o beni sırtımdan vurmadan önce düşünecekti. "Bu senin sorunun Kamilciğim, elinden kaçırmadan düşünecektin sen onu. Bak birazdan Mir Bedirhan koşudan dönmüş olacak, çabuk Kamileyi yakala. Hadi hadi..." Yağlı ellerimi peçeteyle sildim.

Bir yumruk daha geçirdi, "Yenge ayrıca ayıp ettiğinin altını çizmek isterim, horoza Kâmile ismini vermen kalbimi çok kırdı! Ulan bu cibilyetsiz horozda hemen ismi benimsedi." diye bir isyan girişiminde daha bulundu ayaklarından güç alıp yerden yükseldi, mücadeleye son nefesiyle devam etti.

İtraf ediyorum sesinin tınısında alınganlık beni daha çok keyiflendirdi.

Ve evet horaza Kâmile ismi vermiştim. Bence çokta yakışmıştı. Kamil verdiğim ismi duyduğunda oturtup ağlamadığı kalmış olsada ben sevmiştim. E horozda sevmişti alan memnun veren memnun.

Sabah aşağıya indiğimde Mir Bedirhan'ın bağırışıyla karşılaşmıştım. İlk başta o da Kamil ile birlikte Kâmil'eyi yakalamaya çalışmıştı en sonunda yapamayacağının kanasına varıp bahane olarak koşuya çıkacağını söylemişti. Tam iki saatir yoktu. Bence horozun yakalanmasını bekliyordu.

Kalbimdeki TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin