Merhaba canlarım bölüm bir hafta kadar geç geldi. Ama bu süre zarfında başka okurlarda okuyup yorum yapıyor. Bu sayede benim kitabımın öne çıkması için yorum ve oy almasına katkı sağlıyor. Çoğunuz okuyorsunuz binleri geçiyor sayısı ama bin oy bile olmuyor bölüm. Bekleme sebebim bundandı başka okurlarında okuması.
Bu bölüm 15 bin kelimeyi geçti canlarım uzun oldu baya.
Yorum yapan ve yıldıza basan herkese çok teşekkür ederim. 🥰
Keyifli okumalar!!!
Ya da ben bu dünyanın cehenneme açılan kapısını aralayacak ve sonsuz ateşler içinde kavrullacaktım.
Bir hışımla ahşap kahverenkli aralık kapıyı ittip içeri girdiğimde Mir Bedirhan'ın sırtı bana dönük, telefondaki kişiyle konuşmasını sürdürüyordu. Benim odaya girdiğimi hissetmiş olamlı ki anında bana döndü. Hâla telefonu kulağındayken. Bir kaç saniye gözlerime baktı korku, endişe, bunların hiç birine rastlayamadım. Telefonda konuştuğu sevglisi ya da artık çocuğunun annesi olan her neyiyse, o kişiye... "Birazdan orda olucağım. Bekle beni" dedikten sonra karşısındakinin vereceği cevabı beklemede telefonu kapattıp pantolunun cebine koydu. Gözleri hâla üzerimdeyken.
Bekle beni mi? Sakin ol Sıla sakin! Defolsun! Cehennem olsun bu dakikadan Sonrası yoktu benim için!
Titreyen ellerimi fark etmesin diye arkamdan hemen kalçamın bir tık üstünde birleştirdim. Tırnaklarımı yine avuç içlerime bastırırken buldum kendimi. İçimde yanan yangının yanında tırnağımın ettime girerkenki ağrısı bir hiçti. Benim burda kalbim yerinden sökülüyordu tırnak ağrısı yanında neydi ki?
Bir sinek ısırığı misaliydi!
Bedenim yere yığıldı yığılacaktı. Zorlukla ayakta durmaya çalışırken Konuşamıyordum. Hani dilsizsindir ve hayattın boyunca sana tek bir kelime söyleme hakkı verilir ve o an sen ilk hangi kelime dudaklarının arasında duymak istediğini bilemezsindir, işte böyle bir acı döngüsü içerisindeydim bende tam şu an. Hissizliğin kara kefeni bedenimi ele geçirmişti!
Odadaki beyazımsı ışığın altında öylece ona bakıyordum, ifademde nasıl bir duyguyu yansıtığımı şu an bilmiyordum ama... Mir Bedirhan bende bir tuhaflık sezmiş olacak ki, "Sıla, " dedi sorgular gibi çıkmıştı sesi. Tek düz kaşı havaya kalktı ama çokta kavis alamadı ne kalın ne ince olan siyah kaşı. Sorduğu soruya sadece başımı sallamakla yetindim. "İyiyim" demek istemiştim. Gerçek şuydu ki aslında ben şu an hiç iyi değildim! Derin derin nefesler almak istiyordum. Lakin ciğerlerim buna izin vermiyordu, patlayacak raddede hissediyordum. Az önceki kapının arkasında Mir Bedirhan'ın dudakları arasından çıkan, benim kulaklarımla bizzat duyduklarımın her bir kelimesi ateş topuna dönüşmüş üzerime şiddetle yağıyordu.
"Erken geldin bugün." dedim sonunda boğazımda acıyla attılan düğümleri çözüp, yorgun çıkan sesim ve bitkin görünen görüntümle.
Duyduğu cevabımla İyice işkilendi ruhu çekilmiş sesim dikatini çekmişti, aramızdaki mesafeyi en aza indirdi ağır adımlarla. "Evet de... Sen iyi misin? Hasta falan mısın yoksa? Kötü görünüyorsun" sorduğu sorularla kaşları bu defa iyicene Çatılmıştı. Gür kirpiklerin içindeki deniz yeşili gözleri kaygıyla kısılmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimdeki Tutsak
Romance"Aşkı mutlu olmak için değil, ızdırabını iliklerime kadar hissetmek için oldum ben." Sıla Dilvan. "Kalbindekini unutup beni sevemez misin?" diye sordu kadın. Kalbi izlerle dolup taşan bir kadın. Her yeni bir güne yeni bir iz açmaktan gocunmayan bir...