2. Bölüm

214 88 405
                                    


•・:∴YALNIZLIĞA YERLEŞEN YABANCI・:∴•


Donuyorum.

Vücudumun her yerinde, milyonlarca iğne varmış ve dışarı çıkmaya çalışıyorlarmış gibi hissediyordum. 

Diz kapaklarımın hizasına gelen kar, kimi yerlerde alçalıp yükseliyordu. Bir yola veya patikaya rastlamamıştım hiç. Ormanın içindeydim. Etrafımda ağaçlardan ve sonsuzluğa uzanıyormuş gibi gözüken kardan başka hiçbir şey yoktu. Sık ağaçlar, dimdik göğe yükseliyor, gün ışığının üzerime düşmesini engelliyordu.

Ne zamandan beri yürüdüğümü bilmiyordum. Yalnızca, herhangi bir yaşam merkezinden gittikçe uzaklaşmadığımı ümit ederek yola devam ediyordum.

Evden çıkmadan önce, belime uzanan, siyah saçlarımı sıkıca topladığıma pişman olmuştum, çünkü soğuktan kafama yapışmıştı! Eğer tokamı çıkarabilseydim saçlarımla kulaklarımı kapatabilirdim.

Üzerimde yalnızca kot pantalonum ve ince kısa kollu tişörtüm vardı. Spor ayakkabılarım ilk başta su içinde kalmış, daha sonra da soğuktan kartlaşmıştı. Ayak parmaklarım sıcaktan zonkluyordu. En kötüsü ise ellerim ve yüzümdü. Sürekli gözlerim sulanıyor ve burnum akıyordu. Bir zaman sonra onları silmeyi bırakmıştım. Bacaklarım zangır zangır titriyorken bir adımımı ötekinin önüne atmak çok zordu! Soğuktan donmamaları için ellerimi koltuk altıma sıkıştırmıştım. Bu yüzden birkaç kez dengemi sağlayamayıp karın içine gömülmüştüm ve her defasında ayağa kalkmam bir öncekinden daha zor olmuştu.

Biliyordum. Bir daha düşersem kalkamayacaktım.

Yapmam gereken, tek şey, yürümekken pes edesim gelmiyordu. Ya bayılacaktım ya da öne attığım adımım havada asılı kalmış şekilde donacaktım.

Yürümeye devam ettim.

Yutkunmaya çalışarak birkaç adım ilerlemiştim ki aniden ayağımın karın içine gömülmesiyle sessiz bir çığlık attım. Sesimin kısıldığını idrak etmemle içimden bir ürperti geçti. Adım adım ölüme yaklaşıyordum işte!

Ayağımı kıpırdatamadım. Korku dolu bir duraksamanın ardından ellerimi koltuk altlarımdan çıkararak, neredeyse hissetmediğim bacağımın iki yanına yerleştirdim ve çekmeye çalıştım.

Çıkmıyor!

Kahretsin, çıkmıyor!

Kısa sürede nefes nefese kalmıştım. Zangır zangır titriyordum. Paniğimi söndürmek için gözlerimi kapattım. Nefes aldım. Tüm gücümle bacağıma asıldım. Ve dengemi kaybettim.

Sırtüstü düşmek üzereyken yine, zaman ağır çekime girmişti. Kalkamayacaktım. Bu düşüş ölüme aitti. Bitmişti işte. Hayatım bu kadardı. Gözlerimi açmadan, kara düşmemle, sırtımda oluşacak keskin soğuğu hissetmeyi bekledim.

Düşmedim, çünkü bir şey belimi sarmıştı.

"Yolunu mu kaybettin, İnançsız?"

Gözlerimi hızla araladığımda, tepemde genç bir adamın dikildiğini ve üstten doğruca yüzüme baktığını gördüm. Refleksle çığlık attım, fakat sesim çıkmadığı için yaptığım tek şey, havaya ufak bir bulutçuk teslim etmek oldu.

"Kadınlar üzerinde bu tür etkiler yaratmayı bırakmam gerekiyor." dedi, kendi kendine söylenir gibi. Ardından ikimizin de hareket ettiğini fark ettim. Bir an sonra ayağım sıkışan yerden çıkmıştı. Şimdi tam karşısında ayakta dikiliyordum.

Sarı gözlerini, yeni bir canlı türü keşfetmiş gibi, kıyafetlerimde dolaştırdı. Başını eğip, dudaklarını büzmüştü. Beyaz tenli olmasına karşın, omuzlarını süpüren kıvrımlı saçları gece kadar karanlıktı. Geniş alnı, kemerli burnu ve parlak, sarı gözleriyle kuzgunu anımsatıyordu. Diz kapaklarının altında biten çizmesi ve gömleğinin üzerine giydiği, pek çok düğmeyle süslenmiş yeleğiyle, modayı birkaç yüzyıl geriden takip ediyor gibiydi. Üzerindeki, oldukça kalın gözüken, koyu mor tonlarındaki pelerin bileklerine dek uzanıyor, fakat eğilse bile yere değmiyordu.

ÇENUPTİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin