Poyraz'ın anlatımıyla"Ben saçma bir insanım."
Söylediklerimin ardından ayağa kalkıp öğretmenler odasından çıktım. Koşar adımlarla yürüyordum. Arkamdan gelen Asya bana yetişmeye çalışıyordu.
Nereye gittiğimi biliyordum. Artık gerçekle yüzleşmenin vakti gelmişti. Herşeyi açıklığa kavuşturacaktım. Kurtulacaktım...
Okulun bizler olmayınca cansız gözüken koridorlarında ilerliyordum. Okulda kimsecikler olmayınca insanın üzerine üzerine gelen duvarları atlaması da bir o kadar zor oluyordu.
Kimsesizliklerin içinde cansız bir et yığınına benziyordu okul. Kololonlarına kadar gözüken cinsinden.
Ben gerçekten de bencil bir insandım.
Hayallerim için arkadaşlarımı satmıştım. Evet ben gerçekten de iğrenç bir insandım. Kabul. Ama neden? Neden ben?Koridorları koşarak geçiyordum. Öğretmenler odasının katının sonundaki merdivenlerden yukarı çıktım.
2 kat yukarı çıktım ardından 3. katta koridorun en sonuna gidip sola döndüğümde siyahla beyaz arasında bir renge sahip olan ama asla gri gibi duramayan o kapıyla karşılaştım. Renkleri birbirine geçememişti o yüzden gri gibi durmuyordu.
Hayatta böyle değil miydi? Birbirine asla karışamayan iki renk. Siyah ve Beyaz. Bazı insanlar kötülük yapar ve siyah rengi kullanır, halbuki onlara ne renk gördükleri sorulduğunda gri derler. Çünkü kötülük yapsalar bile bu kötülüğün bazılarının iyiliği için olduğunu söylerler.
Bazılarına göre de o renk beyazdır. Bunlar iyilik yaptığını söylerler ama aslında kötülük yapmışlardır ve gözlerinin önüne çekilen toz pembe perde sayesinde yaptıkları herşey onlara iyilik gibi gözükür.
Ama bazıları da var ki sorulduğunda Siyah derler. Bazıları ki ne yaptıklarının farkında olurlar ama hiç konuşmazlar. Bunlar masum rolü yapan suçlulardır.
Onlar suçlulardır.
İşte ben bu kapıyı Siyah renk görüyordum. Eskiden Gri renk olan bu kapı şimdi Siyahtı. Başka bir açıklaması olamazdı.
Kapının kolunu kavradığım sağ elimle kulbu aşağı indirdim. Kapıyı açtığımda beliren yer simsiyahtı. Dışarıdan gelen güneş ışığı içeriyi aydınlatmaya yetemiyordu. Kendini karanlığın kollarına bırakıyordu.
İçeriyi çok iyi bildiğim söylenemezdi. Yine de kapıdan sızan ışık ve bazı nesnelere çarpan ışığın yansıması sayesinde biraz seçilebiliyordu.
Odada yankılanan adımlarımın sesleri kulağımda çınlıyordu. İlerlemeye başladım. Ayağımın bir çıkıntıya denk gelmesiyle biraz sendeledim ardından hemen toparladım.
Koridordan yankılanan Asya'nın bana seslenme sesiyle olduğum yerde kaldım. Hemen arkamı döndüm ve kapının yanına gidip kapıyı kapatttım.
Ardından iki saniye geçmemişti ki Asya'nın kapıya elleriyle vurma sesini duyabiliyordum. Bana sesleniyordu.
"Poyraz, Poyraz! Kapıyı aç lütfen."
Kapının arkasına çömelip yere oturdum.
"Hayır Asya, olmaz. Artık çok geç."
"Hiçbir şey için çok geç değildir Poyraz. Bunu bana sen söylemiştin. Unuttun mu?"
"Evet. Evet unuttum. O ben bu ben değilim. Ben çok değiştim. Eski masum Poyraz gitti yenine bencil Poyraz geldi..."
Devam edecekken Asya sözümü kesti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğruluk mu Cesaret mi
Mistério / Suspense6 kişilik bir arkadaş grubunda, doğruluk mu cesaret mi oynayarak başlayan bir eğlence en fazla ne kadar ileriye gidebilir? Hafta sonunu okulda geçirme fikri peki... Okulda bulundukları süre boyunca, geçmişe de giderek çözmeleri gereken bir lan...