Difficulty describing feelings to other people
********
Gözlerinin üstüne yerleşen yumuşak, canını acıtmamak adına hafif dokunan parmaklarla elleri o bilekleri kavradı.
"Sevgilime ufak bir sürprizim var, hazır mısın?" duyduğu mutlu, huzur verici ses yüzündeki gülümsemenin sebebiydi.
"Hmm... Fantezi kıyafeti mi?" kulağına aşık olduğu kıkırdama doldu.
"Çok fesatsın, hayır tabii. Hazırsan ellerimi çekiyorum."
"Hazırım."
"O zaman..." yüzündeki ellerin geri çekilmesi üstüne arkasındaki çocuğun bileğini bırakmadan ona doğru döndü, gördüğü görüntüyle bir süre duraksamıştı.
"Saçların..." son görüştüklerinde, birkaç saat önce, kahverengi olan fakat şimdi sarıya boyanmış saçlarda parmaklarını gezdirdi. "Bebeğim, cidden geçen her gün daha da güzelleşmek zorunda mısın?" parmakları saçlarından ayrılıp yüzüne yayılan ufak gülümsemede dolaştı. "Seni mi kıskanayım güzelliğini mi bilemiyorum." kulaklarını hoş, huzurlu bir melodi gibi rahatlatan kıkırtı tekrar küçüğünün dudaklarından kaçtı.
"Boşver, sadece dudaklarım en sevdikleri yerle buluşsunlar. Yani senin bebek dudaklarınla~" ikili yavaşça birbirlerini öpmeye başladılar, ve bu öpüşmeyi tezgahın üstünde sonlandırdılar.
Bacakları arasına girdiği sevgilisinin dolgun dudaklarına son bir öpücük kondurup burnunu kendi burnuyla dürttü.
"Bebek boy gibisin."
"Babyjii~" hafifçe gülüp kendisine tatlı bir ifadeyle gülümseyen sevgilisine baktı.
"Babyji, bu ismi sevdin galiba?" huzur verici sesiyle kıkırdayıp sevgilisine tekrar sarıldı.
"Bana sevgili olmamızdan önce hep böyle sesleniyordun."
"Üç yıl önce yani? Yeni mi hatırladın babyji?"
"Bir anda aklıma geldi işte, neden bana babyji demeyi bıraktın?" usulca dudaklarını sarı saçlarda dolaştırdı.
"Büyüdün çünkü, kocaman adam oldun." işte yine o mükemmel kıkırtı...
"Minho ya... Şapşiksin, gel ısırayım." sevgilisi ısırmaya çalıştığında gülerek sarışın olandan kaçtı.
"Isırma sakın-Jisung!" sonunda yüzünü yakaladığı sevgilisinin yanağını ısırıp geri bıraktı.
"Yedim ki, hihihi~" duyduğu şeytani gülüş yüzünden istemsizce kahkaha attı.
"Şimdi ben seni yiyeceğim." tezgahtan zıpladığı gibi kaçmaya başlayan sevgilisini içeri, yatak odalarına kadar kovaladı ve yatağa düşürüp kahkahalarla gülen küçüğünün omzunu hafifçe ısırdı.
"Acıttın!" böyle dese de gülmeye devam eden küçüğüne bakıp kendisi de güldü.
"Bu kadar tatlı olman benim suçum değil, aşığım sana resmen." sarı saçlarını geriye yatırıp açığa çıkan alnına dudaklarını bastırdı. "Hem de çok." uzandığı yerden yanında oturan sevgilisine yanaşıp dizine yaslanırken hissettiği huzurla iç çekti.
"Ben de sana Minho, deliler gibi."
He yarram sıçim ağzınıza da gör aşkını
¶¬¶
Çalan telefonun sesiyle Jisung esneyerek gözlerini açtı, telefonun kendi telefonu olduğunu fark ettiğinde zoraki yanda duran telefonunu alıp ekrana bakmadan aramayı yanıtlamıştı.
Minho sabah işi için evden çıkmıştı ve Jisung da o gün boş olduğundan uyumaya devam etmişti, normalde ikili birlikte kalkıyorlardı ve Minho gitmeden önce Jisung'u iş yerine bırakıyordu.
"Efendim?" kulağına Chan'ın, Minho'nun yakın arkadaşı olan fakat kendisinin de yakından tanıdığı ve fazlasıyla sevdiği hyungunun, sesi doldu fakat Chan'ın sesi fazlaca endişeliydi.
"Tanrı'ya şükür, Minho yanında değil mi?" Jisung onun endişeli sesi yüzünden doğruldu.
"Şey... Ha-hayır, hayır değil. İşe gitti o."
"Siktir ya... Jisung, sana bir şey demem lazım ama sakın telaşlanma." Jisung istemsizce elini saçlarından geçirip stresle sarı tutamları çekiştirmeye başladı.
"Minho'yla mı ilgili? Ona bir şey mi oldu?"
"Bilmiyorum, emin değilim..." Chan derin bir nefes aldı. "Az önce bana bir telefon geldi, birinin silahla vurulduğuyla ilgili. Umarım ciddi bir şey olmamıştır diyeceğim ama... Acil ambulans çağrılmış ve durumu kritikmiş, sanırım o kişi Minho." Jisung dolan gözlerini, boğazına oturan yumruyu hissetti.
"Hyung..."
"Sakın telaş yapma, sadece sana atacağım konuma gel. Ben de yoldayım korkmana hiç gerek yok. Ambulansı da aradım, eğer senden önce gelirlerse-" Jisung yanaklarını ıslatan gözyaşları eşliğinde sertçe Chan'ın lafını böldü.
"Sesini kes de bana konumu at, sen boş boğazlık ederken Minho ölebilir bile!" Chan iç çekti.
"Atıyorum, çok sis var dikkatli ol." Jisung başka bir şey dinlemeden telefonu kapattığı gibi araba anahtarını kapıp ne ceketini, ne ayakkabısını ne de çoraplarını almadan evden dışarı attı kendini, üstündeki pijamalar yüzünden soğuk bedenini titretecek kadar belirgin hissedilse de o an bunu düşünemiyordu.
Minho ölmek üzereydi, ona yetişmeliydi.
Sevgilisini kurtarmalıydı.
Slm bol dramlı minsung severlerin ağzına sıçacaüım kitaba hepiniz hg
Tanıtım bölümü olsun birkaç güne diğer bölünleri de atıcam hehe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ikigai
FanfictionJisung ve Minho'nun çok güzel giden bir ilişkileri vardı, fakat işler bir anda bitmiş, Minho'nun yaptığı ufak bir şey yüzünden bütün ilişkileri parçalanmıştı. Nasıl toparlayacaklardı? Toparlayabilecekler miydi?