A vague feeling of sadness, seemingly without cause
*******
Minho yorgun gözlerini ovuşturarak her sabah kahve ve kurabiye aldığı küçük kafede sıra bekliyor, bir yandan da kendine gelmeye çalışıyordu.
Jisung'un kendisinden ayrılmasının üstünden bir hafta kadar geçmişti ve Minho aldığı iznin bitmesi üstüne şimdi iş yerine gidiyordu.
Sonunda sıra kendisine geldiğinde adam iki yıldır her gün gelen müşterisini görüp genişçe gülümsedi.
"Günaydın Minho, her zamankinden mi?"
"Bu sefer tekim ama." adam duraksadı.
"Jisung nerede?" Minho bakışlarını kaçırdı.
"Ayrıldık." adam bir süre şaşkınca ona baktı.
"Ciddi misin? İlişkiniz çok kıskanılasıydı, neden ayrıldınız ki?" Minho alt dudağını dişledi.
"Uzun hikaye, öğlen uğradığımda anlatırım. Artık kahvemi alabilir miyim?" adam siparişi kenara not alıp hızlıca yapmaya koyulduğunda Minho da alacağı yere doğru ilerledi, oraya kollarını yaslayıp siparişini beklemeye başladı.
"Bir haftadır o yüzden mi hiç gelmiyorsunuz?" Minho başını salladı.
"Jisung öncesinde izin almıştı zaten, son zamanlarda pek iyi hissetmiyor diye işe gitmiyordu. Ayrıldığımızda da ben izin aldım, biraz toparlanmaya ihtiyacım vardı." adam kahveyi Minho'nun önüne bırakıp kurabiye almak için geri giderken karşılık verdi.
"Şimdi toparlanmış mısın?" Minho iç çekti.
"İnan bilmiyorum, ama işe gitmek zorundayım." adam kurabiyenin yanında bir paket pudingi de bırakınca Minho anlam veremeyip ona baktı. "Ne için bu?"
"Ufak bir ikram, bizim pudinglerimizi pek sevmiyorsun ama eminim dün alıp yemeyi unuttuğum bu pudingi seversin." Minho pudingi alırken hafifçe gülümsedi.
"Teşekkür ederim." adamın uzattığı pos cihazına kartını okutup kurabiyesiyle pudingini aldı ve zaten elinde olan kahvesini ağzından çekip ona hafifçe gülümseyerek el salladı. "Öğlen görüşürüz, kolay gelsin sana." adam da karşılık olarak geniş gülümsemesiyle el sallayıp diğer müşterilerle ilgilenmeye döndü.
Aynı şekilde işe giden Jisung ise etrafı kontrol edip Minho'nun arabasının orada olmadığından emin oldu ve kurabiyelerini çok sevdiği için aynı kafede durup hızlı adımlarla içeri girdi, o geldiğinde pek fazla sıra yoktu.
Kısa zamanda göz göze geldiklerinde adam gözlerini kırpıştırdı.
"Minho izinli olduğunu söylemişti." Jisung duraksadı.
"Minho burada mı?"
"Beş on dakika önce çıktı, her neyse. Her zamankinden değil mi?" Jisung onu onaylayacaktı ki duraksadı.
"Latte yerine Americano istiyorum bu sefer." adam başıyla onaylayıp onun siparişlerini alacağı yere geçmesini izledi.
"Minho kadar etkilenmiş durmuyorsun."
"Minho sana anlattı mı?"
"Neden ayrıldığınızı söylemedi, sadece ayrıldığınızı söyledi." Jisung derin bir nefes aldı.
"Ayrıldığımızdan beri ona sinirliyim çünkü, nasıl böyle bir şey yapabilir diye düşündükçe Minho'ya olan hislerim azalıyor gibi hissediyorum." adam kurabiyeyi mikrodalgaya atıp Jisung'un önünde durdu ve aynı şekilde dirseklerini küçük tezgaha yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ikigai
FanfictionJisung ve Minho'nun çok güzel giden bir ilişkileri vardı, fakat işler bir anda bitmiş, Minho'nun yaptığı ufak bir şey yüzünden bütün ilişkileri parçalanmıştı. Nasıl toparlayacaklardı? Toparlayabilecekler miydi?