To leave without saying goodbye
********
Yatağın yanı boştu.
Minho yatağın bir köşesinde oturmuş, kendine çektiği dizlerine sarılmış, sevdiği çocuğun orada olmadığı düşüncesiyle ağlıyordu.
Bu kadar ciddiye bineceğini düşünmemişti, canından çok sevdiği sevgilisinin kendisini böyle terk edeceğine hiç inanmamıştı.
Belki kızar, sonra da gülerek teklifini kabul eder ve sahte kanın bulaştığı parmaklarıyla sevgilisini artık nişanlısı yapacak yüzüğü parmaklarına takmasına izin verir diye düşünmüştü.
Jisung ise gitmişti, Minho'ya düşüncesiz olduğunu söylemiş ve onu terk etmişti.
Şimdi de yatakta Jisung'un yattığı taraf boştu, yani sadece Jisung'un sarılmayı sevdiği peluş oyuncaklar vardı.
Jisung hala öğrenciyken Minho ona her sınav döneminde alırdı, sık sık Jisung'a böyle tatlı hayvanlarla sürpriz yapardı.
Öyle ki Jisung'un peluş hayvanlarla süslediği büyükçe bir odası bile vardı.
Şimdi de Minho Jisung'a hediye ettiği bu peluşlardan birini dizlerine doladığı kollarının arasına almıştı.
Minho odada kendi halinde ağlarken Chan yavaşça içeri girdi ve Minho'nun yanına oturup saçlarını okşadı.
"Kalk da biraz izleyeyim seni, ağlarken çok tatlı oluyorsun." Minho başını iki yana sallayıp onun elinden kurtulmaya çalışsa da Chan izin vermedi, Minho'nun yüzünü zoraki kavrayıp başını kaldırmasını sağladı ve bir süre onun küçük küçük iç çekerek ağlamasını keyifle izledi. "Yemin ederim küçük bir bebişsin." Minho kendisine sıkıca sarılan büyüğüne başını yasladı.
"Hyung, sence geri gelecek mi?" Chan onun saçlarını okşadı.
"Umarım gelir, umarım bu olayı fazla büyütmezsiniz."
"Yani gelmeyebilir..." Minho kolları arasındaki oyuncağa daha sıkı sarılıp Chan'ın omzunda gözlerini kapattı. "Onu yeterince sevemedim mi ben yani?"
"Saçmalıyorsun, sadece... Jisung biraz hassas birisi, olaylara daha duygusal bakıyor. Sen sadece bir şaka diye düşünüyorsun ama o yaşadığı endişeyi düşünüyor, Jisung'un panik atak problemini de araba sürmekteki acemiliğini de biliyorsun ama büyük ihtimalle hesaba katmadan böyle bir şeyler yaptın ve Jisung bu yüzden sana kızgın. Biraz onun açısından bakarsan ve fazlasıyla duygusal düşünürsen Jisung'un neler hissettiğini anlarsın." Minho karşılık olarak iç çekmekle yetindi, uzun süre de ne konuştu ne de ondan uzaklaştı.
Bir süre sonra gerileyip Chan'a baktı.
"Jisung beni görmeye gelmese de eşyalarını almaya gelir, onu beklemeliyim." hızlıca ayağa fırlayıp salona koştu ve koltuklardan birine yan oturup pencereden dışarıyı izlemeye başladı, tek koluyla hala oyuncağı tutuyordu.
Chan sadece ona bakıp iç çekti, Minho'ya yapmamasını söylerse olan kendisine olacaktı çünkü.
Bu yüzden sessizce yemek hazırlamak adına mutfağa geçti.
¶¬¶
"Günaydınn~" Felix Jisung'un yanına koşup sıkıca sarıldı ve yanağına uzunca bir öpücük bıraktı. "Rahat uyudun mu?" Jisung gözlerini ovuştururken ona hafifçe gülümsedi.
"Uyudum, teşekkür ederim." Felix onun yanağını sıkıp tekrar ocağa koştuğunda Jisung odayı koklayıp Felix'in ne yaptığını görmek adına yanına yanaştı. "Ne pişiriyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ikigai
FanfictionJisung ve Minho'nun çok güzel giden bir ilişkileri vardı, fakat işler bir anda bitmiş, Minho'nun yaptığı ufak bir şey yüzünden bütün ilişkileri parçalanmıştı. Nasıl toparlayacaklardı? Toparlayabilecekler miydi?