Retrouvailles

104 13 39
                                    

The hapinnes that fills your heart when you meet someone after a very long time

*******

Yıllardır gelip gittikleri kafede Jisung uzun zaman sonra ilk kez böyle tedirgin bir hisle tek başına oturuyordu.

Karşısındaki sandalye boştu, Minho henüz gelmemişti.

Oysa Jisung çoktan Minho'nun alışkanlıklarını bildiği için ona americano ve büyük boy puding sipariş etmişti...

Kendi kahvesinden bir yudum alıp önündeki cheesecake'in kremasıyla oynamaya daldığı sırada önündeki sandalye çekildi, ve bakışları Minho'yu buldu.

İşte, tam karşısındaydı. Onu uzun zaman sonra görmek bile daha iyi hissetmesine sebep olmuş, kalbini mutlulukla doldurmuştu.

İlk tanıştıkları günü hatırladı, yine aynı kafede yine aynı masada tanışmışlardı ve Minho o zaman şu an olduğundan daha mutlu bir ruh halindeydi.

Ya da ilk bu kafede öpüşmelerinde, birbirlerine olan sevgilerini itiraf etmelerinde, ilk sarılmalarında, ilk kıskançlıklarında ve ilk birbirlerine gerçekten aşık olduklarını anladıkları anlarda... Minho o zamanlar ne olursa olsun Jisung ile birbirlerine hep sahip olacaklarını düşündüğünden hiçbir zaman Jisung'un karşısına suratı asık oturmamış, ona hep gülen gözlerle bakmıştı.

Şimdi ise o gözler kırgındı, sanki Jisung'un söyleyeceği en ufak şeyde bile ağlayabilecek gibilerdi fakat Minho bunu saklamak için sinirliymiş gibi bir maske takınmıştı.

Oysa Jisung dört yıllık sevgilisini, altı yıldır hayatında olan önemli bu insanı çok iyi tanıyordu. O gözler hem özlemle hem de kırgınlıkla dolulardı.

Jisung derin bir nefes aldı ve kendini gülümsemeye zorladı, Minho da onun ne kadar gergin olduğunu görüyordu.

"Güvensiz hissettiğin zaman americano ve puding seni daha iyi hissettiriyor diye sana önceden sipariş ettim, gerçi gerilmeni gerektiren bir sebep yok ama..." Minho bakışlarını pudinge indirdi.

"Beni bu kadar iyi tanıdığını bazen unutuyorum." Jisung yavaşça bakışlarını onun yüzünde dolaştırırken ortamda ikisini de geren bir atmosfer vardı.

Minho usulca üç aydır doğru dürüst görmediği çocuğu süzdü, son gördüklerinde sarı olan kızıl saçlarında dolanmak isteyen parmaklarının kaşıntısını es geçmeye çalışıp Jisung'un ne istediğini anlamaya çalıştı.

Bittik artık, bu son görüşmemiz olsun. Biz Changbin ile çıkıyoruz ve inanır mısın seninle olduğundan daha mutluyum.

Bunu demek için mi gelmişti?

Jisung'un sesini duyduğunda istemsizce irkilerek gerçek dünyaya döndü ve ona baktı.

"Seni senden de iyi tanıyorum, ama sen de beni tanıyorsun. En ufak bir şeyde bile kafamda neleri nereye kadar kurduğumu, o senaryoları gerçek zannedip kafamın içinde defalarca kez tekrarladığımı ve her tekrarda daha çok inanıp gerçekle karıştırdığımı... Hepsini biliyorsun, o gün de bu yüzden ayrıldım senden. Kurduklarım gerçeği görmemi engellediği için." Minho bakışlarını ona çevirdiğinde Jisung onu izlemeyi bırakıp kızararak önündeki tatlıya baktı. "İleride beni umursamayı bırakırsın, canımı veya duygularımı düşünmeden davranıp konuşursun sandım. Bunu kafamda kurdum ve böyle düşünerek ilişkiye devam etmek istemedim, senin mükemmel birisi olduğunu bilsem de... Bazen gerçek dünyayı kendi kafamın içinde yaşıyorum, değişmesen bile değiştiğini düşünürdüm. En sonunda da kavga edip ayrılırdık ve ben bunu istemiyorum, seni kötü hatırlamak istemiyorum. Dönüp baktığımda gülümsemek istiyorum, sinirlenmek ya da gözyaşı dökmek değil." Minho bir şey diyemeden Jisung onun masadaki elini kavradı. "Ve geriye dönüp bakarken yanımda sen ol istiyorum, birlikte bıraktığımız adımları izlerken eski bize beraber gülümseyelim, bu anıları beraber daha da güzelleştirelim istiyorum. Tekrar biz olmak istiyorum." Minho sessizce ona bakmayı sürdürdü.

IkigaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin