The stupidest of stupidities
********
Chan'ın attığı konuma doğru arabasını sürerken Jisung sis yüzünden hiçbir şey göremiyordu fakat umursamadı, Minho daha önemliydi.
Aklından binbir türlü senaryo geçiyordu, hepsi birbirinden korkunçtu.
Ya Minho'nun durumu fazla ağırsa? Ya kurşun yüzünden büyük bir hasar aldıysa?
Ya başına... Geri alınamaz bir şey geldiyse?
Soğuktan birbirine çarpan dişleri artık hıçkırıkları yüzünden daha da sert birbirlerine vuruyorlardı ve sisin bulanıklaştırdığı görüşü gözyaşları yüzünden tamamen kapanmıştı.
Sonunda aradığı yere, büyük bir kalabalığın toplandığı alana geldiğinde uzaktaki arabayı gördü ve nefesi kesildi.
Minho'nun arabasıydı o, ya Minho neredeydi?
Geç mi... Kalmıştı?
Korkuyla arabadan indiği gibi kalabalığa ulaşıp insanları yararak ortaya geçti.
Gördüğü görüntü... Pek umduğu gibi değildi.
"Minho..." ismini fısıldadığı Minho yerde uzanıyordu, bir eli göğsündeki bir yarayı kapatıyordu ve tüm bedeni çiziklerle, morluklarla doluydu.
Neredeyse tamamı yırtılmış kıyafetleri belli ediyordu bunları.
Ve güzel yüzü...
Jisung sonunda hareket yeteneğini geri kazandığında birkaç kişinin önünde diz çöktüğü sevgilisine doğru koştu ve dizlerinin acımasını umursamadan kendini yanında yere bıraktı.
"Minho, beni duyuyor musun?" Jisung onun kafasını nazikçe kavrayıp kendi dizlerinin üstüne yatırdı. "Sevgilim lütfen, aç gözlerini." kendi yanaklarından dökülen yaşlar sevgilisinin yüzüne doğru düştüğünde Minho'nun yüzü kasılınca Jisung onun göğsündeki yarayı kapatan elini kavradı. "Minmin lütfen, aç gözlerini güzelim. Beni böyle bırakamazsın." Jisung tekrar kendini göstermeye başlayan hıçkırıklarıyla gözlerini kapatacaktı ki Minho yavaşça gözlerini açtı ve yarı baygın gözlerle ona baktı.
"Jisungie..." hafifçe öksürdü. "Sung..." Jisung titreyen eliyle onun saçlarını alnından çekti.
"Geçti, bir şey olmayacak. İyileşeceksin, söz veriyorum tekrar iyi olacaksın." Minho göğsündeki elinin üstüne hafifçe baskı yapan parmakları kendi baş parmağıyla okşadı.
"Seni..." Minho tekrar öksürüp yüzünü buruşturdu. "S-son kez görebil..." devam edemeyeceğini belli eder gibi sesi kısıldığında Jisung'un gözyaşları hızlandı.
"Hayır sevgilim, beni son kez görmüyorsun. Kapatma gözlerini Minho yalvarırım..." Jisung onun yanağına eliyle hafifçe vurduğunda Minho tekrar gözlerini aralayıp ona baktı, ve yüzüne yayılan hafif gülümsemeyle gözleri tekrar kapandı.
Jisung titreyen eliyle onu tekrar sarstı.
"Minho nolur yapma, beni bırakma böyle sevgilim. Gözlerini aç, bana bak lütfen..." Jisung dudaklarından kaçmaya başlayan hıçkırıklar eşliğinde eğilip sevgilisine sıkıca sarıldı. "Nolursun terk etme beni..." sevgilisine sarılmış hıçkırarak ağladığı sırada omzunda Chan'ın elini hissetti.
"Jisung, Minho'ya bak." Jisung anında başını kaldırıp ıslak yanaklarıyla bir süre Chan'a baktı, sonra hissettiği hareketlilikle bakışları başını çeviren Minho'yu buldu.
Minho başını ona doğru çevirip titreyen elini uzattığında Jisung anında onun parmaklarını yakalayıp kendi yüzüne çekti elini.
"B-babyji..." Minho bunu söylerken varla yok arasında yüzüne bir gülümseme kondurdu. "Be-ni en çok sen mu-tlu ede-bi-ilir-sin." Jisung yüzünü onun eline yasladı, bir yandan diğer eli de Minho'nun göğsündeki yaranın üstündeydi ve parmaklarının altından akan kanı hissedebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ikigai
FanfictionJisung ve Minho'nun çok güzel giden bir ilişkileri vardı, fakat işler bir anda bitmiş, Minho'nun yaptığı ufak bir şey yüzünden bütün ilişkileri parçalanmıştı. Nasıl toparlayacaklardı? Toparlayabilecekler miydi?