suguru uyandığında yanında yatan sevdiğini görmek içinin huzurla dolmasına sebep olmuştu. yıllardır birçok kez aynı yatağa girmiş olsalar da o evden ayrıldığından beri bir kez bile o yatakta birlikte uyanmamışlardı. satoru'nun onun üstündeki kolu, bacağı, yastığın üzerine dökülen güzel, dağınık saçları, hafif aralık ağzı ve gözlerinin güzelliğini saklamak istermiş gibi narince titreşen sık kirpikleri suguru'nun yıllar içinde ancak rüyalarında görebildiği bir bütün oluşturmuştu. uzun zaman sonra âşık olduğu bu adamı bu şekilde saatlerce izleyebilirdi ancak satoru'nun uyanması çok da uzun sürmedi.
gözlerini önce sıkı sıkı kapatıp kaşlarını çatmış, ardından yavaşça kırpıştırarak aralamıştı satoru. karşısındaki manzarayı görmeyi hiç beklemiyor olduğu her hâlinden belliydi, büyük bir şaşkınlık içerisinde suguru'ya baktı. "suguru?" saf şaşkınlığın yanında belki biraz da çaresizlikle soru sorar gibi söylediği isim, bir kez daha suguru'nun kalbini paramparça etmeye yetmişti. onu her bırakıp gittiğinde, o aynı bu umutla mı uyanıyordu? her gecenin sabahında sevdiği adamı yanında görmeyi mi hayal ediyordu? kaç kabusunun nedeni olmuştu suguru onun?
"gitmedin mi?" kaşları hafifçe çatılmıştı şimdi adamın.
"gitmedim." adeta fısıldar gibi konuştu suguru. yanındaki adamın ona kızmasını bekliyordu, bağırıp çağırmasını, onu suçlamasını beklemişti. bunların hiçbirini yapmadı satoru, yüksek ihtimalle gece söylediğinin arkasındaydı. oraya kendi hür iradesiyle geldiğini kabullenmiş, bunun suçlusu olarak suguru'yu görmemişti. aynı zamanda onun hâlâ yanında olduğunu görmek devrelerini yakmış olmalıydı. satoru'nun güzel çehresine bu kadar hüzün hiç yakışmıyordu. yaptığı için azarı yiyebileceğini bile bile dudaklarını onunkilere bastırdı suguru.
sonra hiç beklemediği bir şey oldu, satoru'nun dudakları aralandı ve suguru'yu kabul etti. artık öfke ve hırsla ya da saf arzuyla değil, çok daha derin bir duyguyla öpüyordu ikisi de birbirlerini. önceki gece veya daha öncekilerde olduğu gibi birbirlerini son hücrelerine kadar içlerine çekmek istiyormuşçasına savurgan ve sertçe öpüşmüyor; tüm dünyadaki savaşlar bitmiş, çiçekler açmış ve güneş ilk defa o sabah doğmuş gibi yoğun ve yumuşakça öpüyorlardı birbirlerini. suguru dayanamayıp elini yüzüne attı sevdiği adamın, dudaklarını ayırmadan yavaş yavaş yüzünü okşamaya başladı onun. bu dudakları bir kez bırakırsa bir daha tadamayacakmış gibi hissediyor, bırakmak istemiyordu ve en sonunda geri çekilen satoru oldu.
"neden gitmedin?" satoru bir cevap arar gibi baktı şimdi dudaklarının kıpkırmızı olmasına sebep olduğu adamın gözlerine. biraz süren sessizliğin ardından anladı satoru, yıllardır gelmeyen cevap o gün de gelmeyecek gibiydi. en çok bu sessizliğinden nefret ediyordu satoru onun, en çok vermediği cevaplara sinirleniyordu. yoksa yaptığı diğer akıl oyunları, ukalalıklar ve belki manipülasyonlar o kadar da umrunda değildi. suguru ise en çok karşısındaki adam soğuklaştığında üzülüyordu, yine de onu soğuklaştıracak bir şey yapmayı öyle ya da böyle beceriyordu.
satoru yavaşça yerinden kalktı, üstüne bir yerlere fırlatılmış olan pantolonunu giydi. hareketlerinde bir öfke veya bundan dolayı oluşacak herhangi acele hâli yoktu, aksine normal bir sabah normal bir güne hazırlanıyor gibiydi, tabii yüzündeki hayal kırıklığı olmasaydı. sonra onun bunu bir otel odasında kaç defa yaşamak zorunda kaldığını fark etti suguru. aynı senaryoyu, yatakta uzanan bir suguru olmadan kim bilir kaç defa tekrarlamıştı. yatağın diğer tarafına adımlayıp tişörtünü de bulduğunda suguru, satoru'yu kolundan tuttu. "gitme." dudaklarından istemsiz bir fısıltı gibi döküldü bu sözcük ancak gözlerindeki bakıştan onun gideceğini bildiği anlaşılıyordu.
satoru hafifçe başını yana yatırıp gülümsedi ve kaşlarını kaldırdı, gülüşünde en ufak bir duygu yoktu. suguru'nun cezası da onun ifadesiz yüzü ve soğuk ses tonu oluyordu. "gitmeyip de sen git diye mi bekleyeyim, suguru?"
suguru'nun omuzları çöktü. sevdiği adamın haklı olduğunu biliyordu, hep gitmişti ve yine gidebilirdi. bir kez daha deneyelim demeye yüzü yoktu, ama ondan ayrılmaya da gücü yoktu. yaptığı her şeyi, yaşadığı, düşündüğü tüm pislikleri ona anlatsaydı yine de yanında olabilecek miydi satoru? daha da önemlisi kendisi bunu hak ediyor muydu? satoru'nun ardından çektiği kapının kapanma sesini duyduğunda kendini yumuşak yastıklara bırakırken aslında uzun zamandır hiçbir şeye gücü olmadığını fark etmişti.
—
selamlar, bir tane de soukoku yayımladım çerezlik, ilgilenirseniz bakabilirsinizz

ŞİMDİ OKUDUĞUN
nihilist | satosugu
Fanfiction[texting] ayrıldıktan sonra birbirini atlatamayan ikili bir şekilde tekrar iletişim kurmaya başlar.