suguru: birlikte botanik bahçesine gittiğimiz günü hatırlıyor musun?
satoru: yoo, neden hatırlayayım?
suguru: komik misin sen?
satoru: cevabını bildiğin sorular soran sensin.
suguru: doğru.
satoru: zorla götürmüştün ayrıca, nasıl unutabilirim ki?
suguru: evet, o zamanlar dünyanın ya da insanların güzellikleriyle ilgilenmeyen, ilgilense de dillendiremeyen ve kabullenemeyen, sığ bir adamdın.
suguru: kendimi tarif etmişim gibi hissettim. :)
satoru: senin güzelliğinle ilgileniyordum sadece.
suguru: kesinlikle kendimi tarif etmişim o zaman.
satoru: bırak ya, beni çok umursuyormuşsun gibi davranman sadece komik geliyor.
suguru: seni çok umursuyorum ama, onu ne yapacağız?
satoru: ya beni zorlama, kendi cevabını kendin ver.
suguru: umursasaydın bırakıp gitmezdin?
suguru: neyse, daha sonrasında o gün yaptığımız geziden keyif aldığını itiraf etmiştin. değişmeye başladığını o gün fark etmiştim. değişimin sana ne kadar iyi geldiğini görmek beni mutlu etmişti.
satoru: evet, beni kendin gibi iyi bir adama dönüştürdükten sonra kendine neden bunu yaptın anlayabilmiş değilim. belki de benim suçumdur.
suguru: hiçbir şey senin suçun değil. sen benim hayatıma sadece güzellik kattın. üzgünüm, elimde değildi.
suguru: sana yaptığım ayıracı hâlâ saklıyor musun?
satoru: kitap okuyan bir adam olmadım hâlâ ama evet, saklıyorum. kırmızı kamelyaların ne anlama geldiğini çok geç fark etmiştim.
suguru: sonra beni öpmüştün, hayatımın en güzel günüydü.
suguru: hikâyelerinden birinde gördüm, sarı kamelya mı yetiştiriyorsun şimdi?
satoru: ha, bu konu oradan mı açıldı?
suguru: öyle.
suguru: bir de seni özlediğimi söylediğim için bana kızmıştın.
satoru: aynı şey değil. benim seni özlemeye hakkım var ve bundan nefret ediyorum.
suguru:
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
suguru: bak, ben de kendime biraz beyaz kamelya topladım.
satoru: eskiden çiçekleri dalından koparan insanlardan nefret ederdin.
suguru: hâlâ ediyorum. insanlar o kadar iğrenç varlıklar ki güçlerinin yettiği her şeyi kendilerine göre şekillendirmeyi kendilerinde hak görüyorlar.
satoru: neden koparttın o zaman çiçekleri?
suguru: iğrenç bir herifin bahçesini güzelleştireceklerine, şerefleriyle elimde ölsünler istedim.
satoru: kendinle çelişiyorsun.
satoru: sen kendinde bu hakkı nereden gördün?
suguru: e ben de artık iğrenç bir insanım, sen demiştin.
satoru: bence sen kendine işkence etmeye çalışıyorsun. eskiden değer verdiğin şeylerden ne kadar uzaklaşırsan orada ne haltlar yiyorsan onları geçmişte olduğun adamın üstüne yıkmak istemediğinden onu o kadar akladığını sanıyorsun.
satoru: ve bu mesajıma cevap vermeyeceksin çünkü haklıyım.
satoru: senden hiçbir şey beklemiyorum, suguru ama eğer böyle yazmaya devam edeceksen bari bir şeylerin açıklamasını yap artık. yıllardır beklemekten yoruldum.
suguru: ben de beklemekten yoruldum.
suguru: belki bir gün anlatacak gücü kendimde bulabilirim, satoru. umarım beklemeye devam edebiliriz.
—
kırmızı kamelyalar aşk, mükemmel sevgi, tevazu ve sağduyu; sarılar özlem ve beyazlar da beklemek anlamına geliyormuş.