Bölüm | 16

10.7K 637 619
                                    

AŞM| Bölüm: 16

Zarif bir mücevherdir hayat. Boynuna taktığın, gururla taşıdığın veyahut ağırlığı altında iki büklüm olduğun.

Anna Meryem Aksel

"Aşk bu değil kızım," dedi annem kahırla soluklanırken. "Aşk insana kendini kaybettirmez, buldurur." Kafasını dehşetle iki yana salladı. "O adam seni gerçekten sevseydi eğer sana kıyamazdı! Keşke anlasan bunu..."

"Dur," dediğimde sesim güçsüzdü. Omuzlarımdaki ellerimi bastırarak onu kendimden uzaklaştırdığımda bundan hoşnut olmasa da bana karşı gelmedi. "Yapma..." Güçlükle yutkunarak bir adım geriye çekildim. "İçeride karın var, bana saygı duymuyorsun anladım en azından ona saygı duy!"

"Ne?"

"İnsanlara birlikte olduğumuz yalanını söylemek başka birlikte olmak başka," dedim kafamı onaylamaz bir edayla iki yana sallayarak. "Ailenin yanında rol yapıyorum diye gerçekten seninle yatacak değilim ya da aklında artık her ne geçiyorsa." Sinirle nefesimi verdiğimde göz ardı ettiği o gerçeği hatırlattım. "Evlisin sen, bunun farkına var artık ve ona göre davran!"

"Evli olmasaydım," deyip sustu Seyyid Han. Bakışlarını etrafta gezdirdi birkaç saniye kadar. Seslice nefesini verdiğinde tekrardan bana döndü. "Biz..."

Konuşmasına müsaade etmeden, "Biz diye bir şey yok," dedim kestirip atarak. "Bunu konuşmak istemiyorum Seyyid Han." Bir müddet sessizce bakışsak da ne o konuştu ne de ben. Nihayetinde ortamdan rahatsız olduğumda, "Her neyse ben çıkıyorum," dedim siniriyle odanın ortasında dikilen adama bakmamaya çalışırken

Kaşlarını çattığında, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.

"İçeriye," dedim umursamaz bir şekilde omuz sikerken. "İkimizde bir süredir ortalıkta görünmüyoruz, bu durum fazlasıyla dikkat çekmiştir. O yüzden ben önden gideceğim, sende," dedim üzerine hızlıca göz gezdirdim. "Aman bana ne, ne halt yersen ye!"

Kapıya doğru yürüdüğümde, "İçeriye geçmiyorsun Meryem," dedi Seyyid Han peşimden gelirken. Elim kapının kolunda öylece durduğunda omzumun üzerinden ona döndüm.

"Sebep?"

"Bir sebebi yok," diye geveledi başta. Ardından elini ensesine attı, sıkıntıyla kaşıdı. "Gelmek istedin, tamam dedim. Geldin gördün işte hiçbir halt yok burada, şimdi doğruca eve gidiyorsun Meryem. Faruk kapıda seni bekliyor zaten."

Onun reddettiğim için beni cezalandırıyor muydu? Sinirden cinnet geçirecek raddeye geldiğimde, "Sen kimsin ki bana ne yapıp yapmayacağımı söylüyorsun?" diye çıkıştım.

"Beni zorlama Meryem," dedi Seyyid Han. "Eve gideceksin dediysem eve gideceksin. İçeriye geçmeyeceksin. Fazlasıyla dikkat çekiyorsun ve bu durum inanılmaz derecede sinirlerimi bozuyor zaten. Beni daha fazla kışkırtmadan eve git."

"Sikerler! Sen sadece bebek için anlaşma yaptığım birisin," dediğimde gözleri karardı. "Ne düşünmeye başladın bilmiyorum ama sakın bana karışmaya kalkma! Buna müsaade etmem."

"Meryem..."

"Siktir git diyorum Cihanşah," diye tısladım dişlerimin arasından, ardından konuşmasına müsaade etmeden kapıyı açtım ve kendimi koridora attım.

"Amcam nerede Meryem?" Cehennemin dibinde! Elinde telefonla koridorun ortasında etrafına bakınan Zeyd Arslan'a döndüm. Elimle koridorun sonuna doğru gösterdiğimde, "Orada," diye homurdandım. Soru soracağını anladığımda da kafamı çevirdim ve olabilecek en hızlı şekilde oradan uzaklaşmaya başladım.

ALABORA | Şah & Mat ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin