O günün üstünden tam bir hafta geçmişti. Beklenen gerçekleri öğrendikten sonra herkes susmuş kendi iç savaşını vermeye başlamıştı. Yalanlar, yaşananlar, geç kalınmış gerçekler, kayıp zamanlar.
Bülent Beyle konuşup bir hafta birbirimize zaman tanımaya karar verdik. Onlar ailesine bunu açıklayıp benden bahsedecekti ve Afra içinde şikayette bulunacaklardı. O aileye yaşattıkları oldukça büyük ve sarsıcıydı anlaşılan.
Bende bir hafta boyunca Bülent Bey ve Ferit Bey ile üç dört defa iletişime geçmiştim. Olanlardan da ufakta olsa haber alabilmiştim böylelikle. Şebnem Hanım yani biyolojik annem bu olaydan en çok etkilenen olmuş. Yıllar sonra kızı olarak bildiği kişinin düşmanı için türlü türlü şeyler yapıp ailesini parçalamaya çalıştığını öğrenmesi bir anne için yıkıcı olmalıydı. İlk gün fenalaşıp hastaneye kaldırılmıştı. O an gitmek istemiştim ama Ferit Bey beni görmeye hazır olmadığını söylemişti. Haklıydı tabi.
Cem Bey yani dördüncü abi bir haftadır eve uğramıyormuş. Berat Bey şirketten çıkmaz olmuş kendisini işe vermişti yani duyduğum kadarı ile öyleymiş. Kardeşim olan Koray sınır krizi geçirmiş ve günler boyu barut gibi etrafta dolaşıyormuş. Üçüncü abi olan Emir ise olayı büyük bir sessizlikle karşılamış. Hatta geçen gün beni restoranlarından birine davet etmişti. O gün işte yarındı. Akşam 19.30 gibi gidecektim.
Üç günlük iznim bitmiş ve bende işime devam ediyordum. Arada dalıp gitsem de oldukça iyi idare etmiştim. Geceleri gözümden sızan yaşları saymazsak tabi.
Sevim koşarak yanıma geldi. "Hocam acile sizin ilgilenmeniz gereken bir vaka geldi."
Hızla onu takip edip aşağıya indim. Oldukça kalabalık olan acil de yedi sekiz kişi köşelere geçip ağlarken üç gençte ayakta sabırsızca dolanıyorlardı.Beni görenler üzerime doğru gelirken art arda sorularla konuşmaya başladılar. Onları dinlemeden içeriye yöneldim. Bir anda kolumun sertçe tutulması ile tutan kişiye baktım. Sert ve soğuk bakışları ile bakıp emir verir tonda konuştu. "Onu kurtar doktor! Ne olursa olsun onu oradan sağsalim çıkart yoksa-" Sözünü kesip setçe kolumu çektim. "Yoksa ne! Kendinize gelin beyfendi. Bırakın tehdit etmeyi de işimi yapayım."
Cevap vermesine müsade etmeden bu sefer içeri geçebilmiştim. Bir adam kanlar içinde kalbine yakın yerden vurulmuştu. Durumunu sorup müdahale etmeye başladım. "Ameliyathaneyi hazırlasınlar acele!! Hemen üç ünite kan istiyorum haber verin. Haydi alıyoruz hastayı acele edin!!"
Elimdeki kanlı eldivenleri çıkartıp önden çıktım. Az önceki topluluk etrafıma toplandı. "Acil ameliyata almam lazım. Durumu kritik, yaşı gereği de zor bir ameliyat olacak gibi. Kurşun kalbe oldukça yakın. Her şeye hazırlıklı olmamız lazım. Elimden geleni yapacağım."
Açıklamamı yapıp oradan uzaklaştım. Ameliyat saatler sürerken dört saatin sonunda bitmişti. Başımdaki boneyi bitkince çıkartıp dışarı çıktım. O an unuttuğum hastanın yakınları etrafıma toplandı. "Babamın durumu nasıl?" Gibi bir çok soru ile konuşmaya başladılar.
Elim ile onları susturdum. "Merak etmeyin durumu şuan gayet iyi. Kurşunu çıkarttık ama bir hafta yoğun bakıma alacağız. Durumuna göre normal odaya alacağız ama şuanlık zor. Yaşı gereği bu süre uzayabilir ama babanız çok güçlü bir adam sizi bırakmaya pek niyeti yok gibi. Merak etmeyin her şeyi ile ben ilgileneceğim."
Konuşma sonunda o sert ve soğuk bakışlı adamla gözgöze geldik. Hiçbir şey anlaşılmıyordu gözlerinden. Duyguları alınmış ve bir duvar gibi bakıyordu.Gözlerimi ondan çekip odama doğru yöneldim. Üstümü değiştirip biraz dinlenmek istiyordum. Odama girip üstümü hızlıca değiştirdim ve kendimi odamdaki kanepeye attım. Yavaş yavaş uykuya dalarken odamın kapısı açıldı. Sevim gelmişti kesin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
27 Yıllık Kayıp
Novela JuvenilKlasik denilebilir ama bir o kadar farklı gerçek aile kurgusu... Bu hikâyede bana eşlik edin lütfen