kırk altıncı bölüm

263 29 10
                                    

Tony'nin Mary'e evlilik teklifi ermesinin üzerinden yaklaşık olarak üç gün geçmişti.

Bu süre zarfında Tony'nin aptal aşık rollerine dayanamayan ekip kuleyi terk etme noktasına geldiyse de o gün Fury'nin yeni bir görev dosyası göndermesiyle bir nevi rahatlamış görünüyordu.

Hemen hemen hepsi tam teçhizat hazırlanmışken üzerinde kostümüyle kendilerine beklemesini söyleyen Peter tavana bir ağ daha atarak asansörün yanına indi.

"Bekleyin! Fury amca benim de gelmemi söyledi" dedi gözlerini Tony'den kaçırarak. Onun göreve katılmasına engel olacağını biliyordu.

Tabiki de tahmin ettiği gibi oldu. Tony sert bir ses tonuyla "Hayır" dedi.

"Gelmiyorsun Peter"

Peter kaşlarını çatıp ona baktı. Kolay vazgeçmeyecekti.

"Nedenmiş o? Fury beni bu göreve dahil etti."

"Fury'nin ne söylediği umurumda bile değil, kalıyorsun." diye cevap verdi Tony.

"Bu benim kararım. Buna karışamazsın"

"Evet karışabilirim. Ben senin babanım"

Tony kolay pes etmeyen bir adamdı. Öyle kolay kolay kabul edecek değildi.

"Ama- ama ben de gelmek istiyorum" dedi Peter yavru köpek bakışlarıyla ve sesini titreterek. Yeni farketmiş sayılan bu özelliği herkeste işe yarıyor gibi görünüyordu.

"Hem... belki de dönüşte bir yerlere gider beraber vakit geçiririz. Olmaz mı?"

Pekala, Tony kolay pes eden bir adamdı.

"Öyleyse Delmar'ın yeri ve üzerine iyice bastırılmış beş numaradan, değil mi?" diye sordu. Oğlunun daha önceden tanıştırdığı sandviç dükkanına gitmeyi teklif ederek.

Peter sevimlice başını aşağı yukarı salladığında Tony yüksek sesle "Pekala ekip, gitmeye hazırız" dedi.

Diğerleri sadece göz deviriyordu.

(Zaman atlama)

Geldikleri yer mağaramsı bir yapıya sahip olsa da ileri gittikçe yer altına gizlenmiş betondan yapılma odalar ekibi şaşırtmıştı.

Pek çok odaya sahip olan bu yeri daha hızlı tarayabilmek için ikili gruplara ayrıldılar ve yola çıktılar.

Tony elbette ki Peter'ı yanına almıştı ve jetteyken ona Ironspider kostümünü vermişti.

Şimdi renkleri ve dokusuyla daha uyumlu görünen baba-oğul yarım saatlik bir araştırmanın ardından hala bir şey bulamamış görünüyordu.

Tony zırhının içinden çıkarak "Burası da diğer Hydra üsleri gibi çoktan terkedilmiş. Burada boşa vakit kaybediyoruz" diye yakındı.

Fakat Peter'ın elini kaldırıp kendisini susturmasıyla oğlunun baktığı yöne dikkat kesildi fakat hiçbir şey göremedi.

Görebilmek için birkaç adım atıp daha da yaklaşmıştı ki Peter'ın "Baba, dikkat et!" diye bağırdığını duydu.

Şaşkınlıkla ona doğru dönecekti ki sol koluna saplanan kurşun buna engel oldu.

Peter korkuyla babasına baktı. Hızla yanına gidip koluna baktı.

"Baba, iyi misin?"

Tony dolu gözlerle oğluna baktı.

Peter onun gözlerini görünce endişeyle ona baktı.

"Çok mu acıyor?"

"Peter..." diyebildi Tony.

"Korkutma beni, neler oluyor? Çok mu kötü? Hadi hemen gitmeliyiz buradan. Yaran çok kötü kanıyor."

Tony oğlunu kendine çekip sarıldı.

"Bana baba dedin"

"Ya dilim sürçtü- sonra da şey oldu falan filan... amaaaaaannnn ne diyorum ben. Hemen kuleye, hastane katına gitmemiz gerekiyor."

O sırada silahın patladığı yerden kızıl saçlarıyla beraber Natasha göründü.

Elinde hala silahı varken etrafı kolaçan ederek kimi veya neyi vurduğunu görmek için gelirken Tony ve Peter'ı görünce elindeki silahı atıp koşarak oraya geldi.

"Siz iyi misiniz?"

Tony'nin kanayan kolunu farkettiğinde kimsenin cevap vermesini beklemeyip yere eğilerek adamın gömleğini yırttı ve kurşunun nereye geldiğine baktı.

Neyseki sadece sıyırmıştı ve önemli bir şey yok gibi görünüyordu.

Yırtık gömlek parçasını kolunun üst tarafına sıkıca bağlayarak basit bir turnike yaptı.

"Belliki burası da terkedilmiş. Kuleye dönelim" dedi Natasha.

"Bana uyar. Ne de olsa ilk defa arkadaşlarım tarafından vurulmuyorum." diye cevap verdi Tony. Bunları atlatmış sayılırdı ama dokundurma yapmadan duramıyordu.

Natasha gözlerini devirerek bir köşede utançtan kıpkırmızı olmuş Peter'a, Tony'e yardım etmesini işaret etti.

Peter, Tony'nin koluna girip ona destek oldu.

"Hey Peter," diyerek sırıtmaya başladı Tony.

Peter utançla başını öne eğdi.

"Efendim"

"Dilinin iki kere sürçmesi sence de tuhaf değil mi?"

"Ne dediğin hakkında hiçbir fikrim yok. Kafanı falan çarpmadığından emin misin?"

Tony gözlerini devirerek yürümeye devam etti.

"Geçici hafıza kaybı yaşamadığından emin nisin? Çünkü ben ne duyduğumdan gayet de eminim."

Peter, Tony'nin kolundan çıkarak tavana doğru sıçradı ve sürünerek ilerlemeye başladı.

"Ben bundan sonraki yolu bu şekilde gideceğim. Size iyi eğlenceler."

"Peter bekle agghhhh" aniden kolunu havaya kaldırınca kendini neredeyse unutturan yara yine sızlamıştı.

Tony kolunu tutup acı içinde bağırdı.

Peter ağını sarkıtarak ayakları tavanda, eliyle ağını tuttuğu o meşhur hareketini yaparak Tony'yle göz göze geldi.

"Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Evet, sorun senin bu kadar inatçı olman" diye somurtarak cevap verdi Tony. Yüzünde sevimli, tatlı-kızgın bir ifade vardı.

"Ben inatçı değilim" dedi Peter.

Tony kaşlarını çattı.

"Evet öylesin"

"Değilim"

"İnatçısın"

"Tamam öyleyim. Şimdi eve gidebilir miyiz, lütfen?"

Peter tekrar tavana yapışıp hızlıca ilerlerken Tony sırıtmasına engel olamıyordu.

"Burada neler dönüyor? Ne kaçırdım?" diye sordu o zamana kadar sessizce tartışmayı izleyen Natasha.

Tony ona boşvermesini, önemli bir şey olmadığını söylediğinde omuz silkerek diğer tüm ekip üyelerinin toplandığı çıkış kapısına doğru yürümeye devam etti.

YEARNING [irondad story]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin