kırk birinci bölüm

177 24 28
                                    

Kulede henüz herkes uyuyor sayılırdı. Tabi spor salonunda kum torbalarıyla vakit geçiren Steve hariç. Belki bir de mutfakta pankek yapan Mary.

Saatlerce yatakta bir o yana bir bu yana döndükten sonra uyuyamayacağını anlayınca kalkıp kahvaltı hazırlamaya başlamıştı.

Dün geceyi düşündükçe yüzüne ateş basıyordu. Amam tanrım, dün gece resmen Tony Stark'ı öpmüştü.

Dün gece tekrar aklına gelirken yüzünün yanmaya başladığını hissetti. Dolaba gidip bir bardak su alırken duvara yaslanmış gülerek kendisini izleyen Tony'i farketti.

Tony Mary'nin yanına gelip ona sarılırken saçlarını öpüp geriye çekildi.

"Mutfak mis gibi kokuyor. Ne yaptın bakalım?"

Mary bunu duyunca gülümseyerek başını eğdi. Tıpkı eski günlerdeki gibiydi...

"Pankek"

"Mis gibi kokuyor"

Tony geniş servis tabağına elini uzatmış bir tane alacakken bu girişimi Mary tarafından engellendi.

"Ne yapıyorsun?"

"Pankek yiyeceğim. Yoksa yiyemez miyim?" diye sordu dudağını büzüp gözlerini yavru köpeğinkine benzetmeye çalışarak. Sevimli görünmeye çalışıyordu ama sadece komikti.

Mary gülmesini bastırmaya çalışarak tabağı geri uzattı.

"Al ye bakalım. Ama bir daha öyle bakma"

"Neden? Fazla mı etkileyiciydi?"

"Hayır, tam aksine fazlasıyla komikti."

Tony somurtup tabağı yerine koydu.

Mary sorgularca ona bakarken Tony sırıtarak Mary'e yaklaştı.

"Vazgeçtim önce öpücük istiyorum. Tıpkı dün geceki gibi..."

Tony Mary'nin yüzüne yaklaşırken arkadan gelen öksürük sesiyle geri çekildi. Peter kapıda dikilmiş sırıtarak onlara bakıyordu.

"Bölmüyorum ya?"

Mary Peter'a uyarırcasına bakarken Tony hiç bir şey söylemeden tabağına pankek koyup kendine kahve yapmaya başladı.

Kadın Tony'nin Peter'ı görmezden geldiğini farkedince kaşlarını çattı. Ama bir şey söylemeden önce gözlemelemeye karar verdi.

Peter ise somurtarak Tony'e baktı. İçinden inatçı diye geçirdi.

Fakat Peter da durmayacaktı. Annesinin yanında sesini çıkaramayacağını düşünüyordu.

Eline en sevdiği Sünger Bob'lu kupasını aldıktan sonra hızlıca kahve makinesinin yanına gitti.

"O kahveyi ben alabilir miyim, hem benim okula yetişmem gerekiyor Tony" dedi 'Tony' kelimesinin üstüne bastırarak.

Tony hiçbir şey söylemeden kenara çekildi ve Peter'ın kahveyi doldurmasına izin verdi.

"Teşekkür ederim, Tony" Peter annesinin göremeyeceği şekilde sinsice gülümsedi.

Mary ise tuhaf tuhaf Tony'e bakıyordu. Acaba bilmediği bir şey mi olmuştu?

"Tony, iyi misiniz?"

"Evet, neden olmayalım ki"

"Peki," dedi son harfi uzatarak "Peter'la bir sorunun mu var?"

"Hayır, bu da nereden çıktı?" bir yandan da kendisi için tekrar kahve hazırlıyordu. Peter'ın kendisinin pankek tabağını aldığından haberi yok gibiydi.

"Çocuk sana teşekkür etti. Sende ilgili bir baba olup rica ederim desene"

Peter kıs kıs gülerken Tony'nin vereceği cevabı bekliyordu. Kesinlikle köşeye sıkışmıştı.

"Üzgünüm ama ben onun için bir baba olmadığıma göre rica ederim demesemde olur. Sonuçta Peter beni babası olarak görmüyor"

Mary kaşlarını çatarak "Bu ne demek şimdi?" diye sordu.

"Ne dediysem o demek"

"Peter, bu ne demek oluyor?" dedi Mary. Elindeki spatula ve çatılmış kaşlarıyla tehlikenin farkında olan Peter hemen ayaklandı.

"Sanırım okula geç kalıyorum. Gitsem iyi olacak. Sizi seviyoruuuuuuummm"

Peter çantasını bile almadan kaçmaya çalışırken Mary ona engel oldu.

"Bunun ne anlama geldiğini açıklamadan hiçbir yere gidemezsin. Gerekirse müdürünüzü arar senin için izin alırım."

Bu sefer ipleri eline almış olan Tony sırıtarak "benim müdürümü de arayıp benim için izin alır mısın? Bugün şirkete gitmek istemiyorum." dedi.

"Tony sen sus. Peter sende bir an önce konuşmaya başla. Bana Tony'i sevdiğini söylemiştin"

Peter başını yere eğip ayaklarına bakmaya başladı.

Tony masanın yanında kollarını birbirine bağlamış sırıtıyordu. Pankekinden bir parça alıp ağzına attı. O sırada hazır olan kahvesini doldurup karşısındaki manzarayı izlemeye devam etti.

"Ben şeyyyyyyy, elbette Tony'i çok seviyorum" dedi Peter.

Tony bu sırada saçlarını çekiştirerek "Bak hala Tony diyor yaaa" diye itiraz etti. "Baba diyeceksin oğlum baba. Hecele bakayım ba-ba"

Yaşasın, en sonunda Tony'nin olmayan psikolojik sağlığı kendisini uyku moduna alınca Peter sevinçle ellerini çırptı.

"Konuştun işte, konuştun. Ben sana dayanamayacağını söylemiştim."

"Seninle değil, kendimle konuşuyordum bi kere"

"Bak, yine konuştun" Peter deli gibi kahkaha atıyordu. Tabi Mary'nin acaba çok geç olmadan tekrar kaybolsam mı düşüncesi de cabasıydı.

Tony sinirle oğluna baktı.

"Madem öyle, iddiayı değiştiriyorum. Sen bana baba diyene kadar artık yüzümü göremeyeceksin"

Peter şaşkınlıkla babasına baktı.

"Şaka yapıyorsun demi?"

"Hayır"

Tony yeni doldurduğu pankek tabağını ve kahvesini eline alıp Mary'nin dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

"Ben laboratuvardayım, sonra görüşürüz"

Mary iç çekerek "Tamam ama bu sefer günlerce orda kalmayı aklından bile geçirme" dedi.

Tony onaylayarak oradan ayrıldı.

Peter annesine ihanete uğramış gibi baktı.

"Anne bir şey demeyecek misin?"

"Hayır ben karışmıyorum"

"Ama-"

"Aması falan yok Peter. Şimdi sen okula gidiyorsun ve dönünce bu konuyu uzun uzun konuşuyoruz, olur mu?"

Peter oflayarak kabul etti. Neden onu zorluyorlardı ki? Hazır hissetse söylerdi zaten.

Çantasını alıp mutfaktan çıkarken Mary'nin "Mj'e sevgilerimi ilet" dediğini duydu.

"Olur, söylerim" dedikten sonra asansöre bindi. Yeni bir gün kendisini bekliyordu.

YEARNING [irondad story]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin