Yanar

3 1 0
                                    

Pls oy + yorum

Denizden

Yağmur yağıyordu ve bu motorla ilerlememi zorlaştırıyordu. Üst geçidin altına doğru ilerlerken bir anda etraf bem beyaz oldu ve büyük bir gürültü koptu. Şimşeğin sesiyle korkudan dengemi kaybettim ve yere düştüm.  Yağmur tüm şiddetiyle üzerime yağıyordu.  Yaralarım tekrar kanamaya başlamıştı. Yağmur sanki beni yerden temizlemek istercesine daha da hızlanıyordu. Zorlukla cebimdeki telefonu aldım.  Parmaklarım ıslak ekranı hareket ettirmekte zorlanıyordu. İshağı aramıştım. Şuan beni kurtarmasını istediğim tek kişi oydu.  Telefon açılınca boğuk bir sesle konuştum. "Deniz neredesin?" diye bağırdı. Doğru dürüst nefes alamıyordum.  Ağzıma dolan kan ve yağmur suyunu öksürerek çıkarmaya çalıştım.  "Deniz bana cevap ver neredesin?"  sesi boğuk geliyordu ne dediğini anlamamıştım. Zorla da olsa "Üst geçit" diyebilmiştim. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Telefondan gelen bağırışma seslerini zar zor algılıyordum. "Deniz dayan geliyoruz" İshağın telaşlı sesi kulaklarımı dolduruyordu. Ağızımdaki kan yüzünden sürekli öksürüyordum ve öksürdükçe kaburgalarım acıyordu. Yağmur hala tüm nefretini üstüme kusuyordu. Korkuyordum. Yağmurun sesinden, ölmekten. Yalnız ölmekten korkuyordum. İshağa verdiğim sözü tutamamaktan korkuyordum. Ama bir yandan da  rahattım. Kurtuluyordum artık. Tüm bu olanlardan, kargaşadan , ihanetten, küslüklerden ve iftiralardan. Ama kurtulmak için bir bedel ödemem gerekiyordu. Bir fedakarlık, bir fedakarlık, bir vazgeçiş lazımdı. Bunu yapmak istemiyordum. Ondan vazgeçmek onsuz kalmak istemiyordum. Ama kurtulmak da istiyordum. Sözümde durmak zorundaydım. Yaşamalıydım. Ama isteğim dışında yaşanıyordu her şey. Ölüyordum. Sözümde duramıyordum. Yine bir şeyleri elime yüzüme bulaştırıyordum. Gözlerim dolmaya başlamıştı, yağmur göz yaşlarımı silip süpürüyordu. Yağmur beni siliyordu. Gözlerim kapanmaya başlamıştı. Açık tutmalıydım ama yapamıyordum. Telefondan gelen seslere kulak verdim.  "Deniz uyanık kal çok az kaldı geliyorum dayanmalısın" Dayanmalıydım. Onun için dayanmalıydım. 

Carlostan

Yağmur tüm şiddetiyle yağıyordu ve İshak deli gibi gaza basıyordu. "Yavaşlamazsan oraya varamadan gebereceğiz!" diye bağırdım. İshak hızlıca yolu değiştirdi ve üst geçide doğru ilerledi. Yolun ortasında aniden frene bastı ve öne doğru savruldum. "Ne yapıyorsun lan manya-" İshak arabadan fırladı ve koşmaya başladı. "Hay sikeyim seni" arabadan indim ve peşinden gittim. "Deniz!" bağıra bağıra koşuyordu. İlerideki motor ışığını görünce "Orada" diye bağırdım ona. İshak oraya doğru koştu. "Deniz!" sesi sokakta yankılanmıştı. Yerde yatan bedenin yanına çöktü ve korkuyla ona baktı. Elleri titriyordu. "Deniz uyanık mısın?" diye sordu. Deniz öksürmeye başladı.  İshak Denizi kolları arasına aldı ve yerden kaldırdı. "Carlos motoru sen al!" dedi ve arabaya koşmaya başladı. Anlamıyordum. Deniz onun için neden bu kadar önemliydi. İshak Atayla çalışmıyor muydu. Denizin yerini bilmesine rağmen neden bize söylememişti. "İshak!" "Ne var?" diye geri bağırdı. Bir an duraksadım. Bunu sormak ne kadar doğru olurdu ki? "Carlos ne diyeceksen de hastaneye gitmemiz lazım!" Derince bir nefes verdim. "Bende geliyorum gerizekalı arka koltuğa geç!" Ayak seslerimiz boş sokakta yankılanıyordu.  Peşinden arabaya bindim. Denizi hala kucağından indirmemişti. Sımsıkı tutuyordu onu. Sanki bir azcık bile gevşetirse kollarını Deniz kollarından kayıp gidecekmiş gibi.  Arabayı çalıştırdığımda hızlıca yola devam ettim. En yakın hastaneye gitmeye çalışıyordum. Yağmurdan etraf gözükmüyordu. Denizi yetiştireceğiz diye her an bizde kaza yapabilirdik. İshak hala Denizi uyanık tutmaya çalışıyordu. "Deniz kapama gözlerini sözünde dur. İhanet etme sözüne" Söz mü ne sözü?


Denizden

İshak beni sımsıkı sarıştı.  Bir yandan huzur verse de canımı yakıyordu. Gözlerim açık kalmıyordu. Zar zor nefes alıyordum İshak beni uyanık tutmaya çalışıyordu. "Deniz" sesi çok boğuk geliyordu . Bilincim yavaş yavaş kapanıyordu. "İshak" zorla da olsa ona seslenmiştim. "Efendim?" diye heyecanla sordu. Tekrar öksürdüm. "Sözümü" nefes bana zar zor yetiyordu "Tutamayacağım" "Ne demek tutamayacağım Deniz söz sözdür!" diye bağırdı. Cevap veremedim. Konuşamadım boğazım düğümlendi. "Denizim cevap ver bana lütfen" Yalvarırcasına konuşuyordu. "Yapamıyorum" dedim. "Deniz yapacaksın yapabilirsin yapabiliriz lütfen dayan" İshağın anlamak istemediği bir şey vardı. Son.  İshak bazen pes etmek gerektiğini anlamıyordu. Yada insanların ölebileceğini. Her zaman dayanamayacağını. "Islak sigara yanmaz İshak" Duraksadı. Kolları bedenime daha fazla dolandı. "Islak sigaralarda yanar Deniz"  Hayat bu kadar anlamsızdı işte. Islak sigaranın yanacağına inanmak kadar anlamsız. Kimisi kuruyunca yanacağına inanır. Kimisi de çoktan o sigaradan vazgeçmiştir.

İshaktan

Aylar geçmişti o lanet günün üstünden. Aylar. Deniz hala uyuyordu. Aylardır uyuyordu. Uyanamıyordu. Sözünü tutamıyordu. Yaşıyordu ama ölü gibiydi sözünü tutmamıştı. İhanet etmişti sözüne. İhanet etmişti bize. Bilerek yapmamıştı ama yine de ihanet etmişti. Ben ise hala bir umut sözümüze sadık kalmaya çalışıyordum. Yattığım yerden kalktım. Kucağımdaki şişe yuvarlanarak aşağı düştü ve parçalandı. Aşağıdan gelen çığlık sesleri kulaklarımı doldurdu. Sağa sola savrularak kapıya yürüdüm. Burası Denizi ilk kurtardığım yerdi. Çatı. Sözümüzün başı. Binaya girdiğimde ofisime girdim. Masanın üstünde tonla evrak vardı ve C evrakların başında bekliyordu. "Bu kadar evrağı nasıl yetiştireceğim" diyerek saçlarımı karıştırdım. "Hepsini doldurdum efendim"  "Hepsini doldurdun mu?"  "Evet efendin sadece 3 gün içerisinde kontrol edip onaylamanız lazım" Yanıma doğru geldi ve arabanın anahtarını bana uzattı. "Deniz beyin yanına uğramalısınız doktoru rica etti"  Dedikleriyle beynimden vurulmuşa döndüm. İyi bir şey mi olmuştu yoksa kötü mü ? Kötü bir şeyin olmasından korkuyordum çünkü bu güne kadar doktorlar iyi bir şey söylememişti.  Anahtarı C nin elinden aldım ve odadan çıktım. Evraklar biraz bekleyebilirdi.  Asansörün en alt katta olduğunu görünce  merdivenlere koştum. Merdivenlerden inerken insanlar telaşla bana bakıyordu. Deniz hastaneye kaldırıldığından beri iyice dağılmıştım. Sakallarım uzamış saçlarım gözümü önüne gelecek kadar uzundu. Merdivenden sağa dönerken bir el kolumdan tuttu ve tökezledim. "Nereye gidiyorsun böyle?"  Ayla tırnaklarını koluma batırmıştı. Kolumu ondan kurtardım.  "Seni hiç alakadar etmez" dedim. Bana doğru yaklaştı ve yakalarımdan tuttu. "Gömleğini bile düzgün giymemişsin. Cidden bu kadar önemsemeye değer mi?"  Aylayı geriye doğru ittirdim. "Ayla " "Efendim?" "Kovuldun" Gözleri fal taşı gibi açıldı. "Ne demek kovuldun! Babama nasıl açıklayacaksın bunu?"  diye bağırdı. "Şirket benim ve istediğimi kovabilirim değil mi? Babana hiçbir açıklama yapmak zorunda da değilim "  Arkamı döndüm ve merdivene yöneldim "Ayrıca" Kafamı ona çevirdim " Nişanlanacağın kişiyi aldattığını sen nasıl açıklayacaksın babana?"  Ayla iyice şok olmuştu. "Sen-" "Benimle iletişimini kes yoksa bu olaydan babanın da haberi olur" Ayla gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu. Aşağı inmeye devam ettim. Uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yapmış ve ondan kurtulmuştum. Hızla merdivenlerden indim ve kapıya yöneldim. Tam kapıdan çıkacakken bir bedene çaptım.


Carlostan

Göğsüme çarpan bedenle tökezledim. "Yavaş ol amına koyayım" dedim. Önüme baktığımda gördüğüm kişi şaşırmama sebep oldu "İshak?" Boş gözlerle bana bakıyordu. "Lan ne olmuş sana " diye bağırdım. Binadaki bir kaç kişi bize baktı. Saçı başı dağılmış göleğini düğmelerini yamuk yumuk iliklemişti. Ve en garibi sakalı vardı .İshağın sakalı vardı. "Bu halde nereye gidiyorsun?"   "Hastaneye" burnuma dolan alkol kokusuyla içtiğini anlamıştım. "Benimle geliyorsun" dedim. "Hayır hastaneye gideceğim" Elinde duran anahtarı aldım ve onu kolundan sürüklemeye başladım. "Hastaneye gideceğiz zaten iki gram akıllı"


...

Bölüm nasıldııııı

Karakterleri süründürmeye devam ediyorum nasıl ama.

Huzurlu günlere az kaldı azcık beklemek lazım

İnş beğenirsiniz

Plss oy + yorum

Dalgasız DenizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin