Geçmişin Kalıntıları

9 1 0
                                    

Pls oy+yorum

8 YIL ÖNCE

Carlostan

"Carlos az hızlı ol geç kaldın"  kravatımı düzelttikten sonra masanın üstünde duran parfümü sıktım ve odadan çıktım. "Ah Carlos bu davete geç kalmamalısın" Teyzem zaten düzgün olan kravatımı biraz daha çekiştirdi ve yakalarımı düzeltti. Bir adım geriye çıkıp beni baştan aşağı süzdü. "James  gibi olmuşsun Carlos"  yine babama benzetilmiştim. Her seferinde babama  benzediğimi yüzüme çarpıyordu. "Mary görseydi çok gururlanırdı" Şimdi ise sıra annemi anmaya gelmişti. "Rose teyze her seferinde şu merasimi yapmasak olmaz mı!" Sesim fazla sert çıkmıştı. Gözleri gözlerimi bulduğunda "Haklısın ama şunu sakın unutma ki sen onların gurur kaynağısın" diyerek yanağımı sıktı. Evden çıkmadan önce ona sarıldım ve arabaya doğru ilerledim. Beni boğmaya çalışan kravatımdan kurtuldum ve davetin olduğu yere doğru yol aldım. Davet babamın eski iş arkadaşının verdiği bir açılış kutlamasıydı. Babam hayatta olmayınca mecburen ben gitmek zorunda kalmıştım. Babam bulaştığı kirli işler sonucu suikasta kurban gitmişti. Annem ise ondan 1 ay sonra öldürülmüştü. Yaptıkları tüm işleri benim boynuma bağlamışlardı ve onlar yüzünden sefil  bir hayat yaşıyordum. Teyzem ise bunların hiçbirinden haberdar olmadığı için hala onların masumiyetini savunuyordu.

Açılışın yapıldığı holding binasına varış yapınca arabayı kapının yakınında bir yerde park ettim. Orada fazla durmak gibi bir niyetim yoktu. Arabadan iner inmez tüm gözler bana dönmüştü. Kirli işlerin babası olan James Watsonun oğlu mekana giriş yapmıştı. Üzerimde olan bakışları umursamadan binadan içeriye girdim.  Yine tüm gözler bana dönmüştü. İnsanların fısıltıları kulaklarıma doluşuyordu. Bu beni rahatsız etse de hiçbir şey yapmadım. Konuşmalar arttıkça yüzümde bir sırıtış beliriyordu. Arkamdan konuşacak kadar yüreklilerdi ama benden bir o kadarda korkuyorlardı. Tüm konuşmaları delip geçen gür bir ses duyuldu bir anda "Carlos Watson bu ne hoş bir karşılaşma" Yanıma doğru gelen hafif kilolu adama baktım. Bu  Bay Robert Garciaydi. Şirketin kurucusu ve yöneticisi. "Gelmen büyük sürpriz oldu  Carlos böyle ortamlardan uzak durmayı tercih edersin çünkü" dedi ve göz kırptı. Arkamdan omzuma değen elle o tarafa baktım "Tabi ki  de gelecekti Robert o bizim gururumuz " Joseph Evans Ülke çapında tanınmış en büyük şirketlerden birinin sahibi. Bu iki adamda babamın en yakınlarıydı. Onlar katledildiğinde bana en büyük desteği Bay Robert ve  Joseph Bey yapmıştı.  "Carlos uzun zamandır etrafta gözükmediğin için insanlar seni yadırgamış olabilir ama bunu sakın dert etme arkanda biz varız ve kimse sana dokunamaz" Bay Robertin kurduğu cümleyle gülümsedim ve terasa çıkmak için müsaade istedim.  Asansördeki kalabalığı görünce merdivenlere yöneldim. Bay Robertin şımarık oğlu partiyi kadınlarla doldurmuştu. 

 Merdivenleri çıkmış terasa çıkarken  kulağıma doluşan tiz kadın çığlığıyla irkildim. "Carlos Watson aman tanrım burada karşılaşmak ne büyük şeref" Kafamı yukarı kaldırdığımda Bay  Robertin oğlu Daniel Garcianın kucağında oturmuş Fransız kızı görmem bir oldu. Gözlerimi umursamazca o tarafa diktim ve kızın yanıma gelişini izledim. Yaklaştıkça buruma dolan alkol kokusu kızın sarhoş olduğunu anlamama yetmişti. "Samantha Rodriguez" uzattığı eli sıktım ve ona baktım. Yarı Amerikan yarı Fransız kız yok denecek kadar kısa dar siyah simli bir elbise giymiş. Saçlarını her zamanki gibi düzleştirmiş ve yarınlar yokmuşcasına makyaj yapmıştı. "Carlos bir gün seninle karşılaşıcağımıza emindim" Annemin  arkadaşının kız kardeşi olan bu kızın  benimle neden bu kadar ilgilendiğini anlayamamıştım. Arkada oturan Daniel "Carlos sende bize katılmak ister misin?" diye sordu. "Sorduğun için sağ ol Daniel ama az sonra gideceğim" diyerek onu geçiştirdim ve kendimi terasa atım. Aşağıya kadar inen yangın merdiveninin kapısını açtım ve aşağı doğru ilerledim. Bir birini yiyen bir kaç çift gördükten sonra garaja inebilmiştim. Sigaramı yaktım ve arabaların arasında gezindim. Yürürken yerde ayağıma kadar akan kanı  fark ettim. Başımı sağ tarafa çevirdiğimde yerde kanlar içinde yatan çocuğu gördüm. Sırtını duvara yaslamış karnını tutuyordu. "Hey iyi misin?" Çocuk kafasını kaldırdı ve bana baktı. Gördüğüm kişiyle şok geçirdim. "İshak Yalçın" Öksürerek "İshak" dedi.  Yanına doğru yaklaştım. "İyi benzetmişler" dedim. Gülerek "Tek kişiye 23 adam dalarlarsa olacağı bu" dedi. "Sİgaradan versene" "Ne?" "Sigara diyorum versene" "Bu halde sigaramı içeceksin?" "Ya amına çaktığım ne felsefe yaptın bi sigara verceksin işte" Yediğim küfürle gözlerim açıldı. "Vay puşta bak bu halde bile kaşınıyorsun ha" "Ya oğlum ver hadi ya sonra veririm bir dal sigara borç olsun" dedikleriyle güldüm. "Uzun zaman sonra karşılaşmışız sen sigara dileniyorsun ha?" "Evet dileniyorrum sannene" "Niye öyle konuşuyorsun " diye sordum. "Aksanını taklit ediyorum puşt herif kaldır beni" İshağın küstah tavırlarına karşı göz devirdim ve onu yattığı yerden kaldırdım. "Önce eve sigarayı sonra içersin" dedim ve onu arabama doğru götürdüm.

...

Nasıl bölüm amaaaa

bir sonraki bölümde carlos ve ishağın geçmişiyle alakalı olacak canlarım çünkü aklımsa bomba bir olay var bunun olması için geçmişlerini öğrenmemiz gerekiyor.

İnş beğenirsinizzz

pls oy + yorum

Dalgasız DenizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin