2.4

391 37 92
                                    

Reo tekrar bahçeye çıktığında, arkadaşlarının dönmüş olduğunu gördü. Bazıları hala bardaklara alkol doldurup dikiyor, bazıları ise oturup sohbet ediyordu.

Reo az önce yaşananları aklından çıkarmak için silkelendi ve sahte bir gülümseme takınarak aralarına girdi.

Çok geçmeden Nagi'de arkasından gelip sessizce çimenlere oturmuş, elin gelen ilk şişeyi açıp keyifsizce içmeye başlamıştı. Yüzünde, bir şeylere bozulduğunu açıkça ifade eden, hayal kırıklığının izleri vardı.

Saat gece yarısını geçtiğinde dağılmaya karar verdiler. İyi durumda olanlar evine tek başına dönecek, çok içenleri ise yakın arkadaşı götürecekti.

Rin, kafası tamamen uçmuş Shido'ya söz geçiremediğinden, ikisini alması için abisini aramak zorunda kaldığına küfürler mırıldanıyordu.

Karasu ve Otoya sarhoş olsalar da eve gidebilecek durumdaydı. Hiori, Niko ve Kurona çok içmediklerinden ayıklardı.

Ayakta uyuklayan Chigiri'ye ise Kunigami göz kulak olacaktı.

İsagi, çoktan fetus pozisyonunda sızıp giden Bachira'yı uyandırıp sırtına almıştı.

Dizlerine kapanmış sesi soluğu çıkmayan Nagi ise...

Evet, Reo'ya kalmıştı...

Reo herkesi geçirdikten sonra tekrar bahçeye döndü. Başını dizlerine gömmüş oğlanı dürtükledi, tepki alamadığını görünce sarsmaya başladı. Nagi irkilerek kafasını kaldırdı.

"Nagi, hayvan gibi içtin ama yine de soracağım. Eve gidebilecek misin?"

"Reo... evimde değil miyim?"

Evet. Tahmin ettiğim gibi.

Kim olduğumu seçebilmesi bile mucize.

"Kalk. Burda kalmana izin veriyorum."

Reo yine tepki alamayınca derin bir iç çekti. Nagi'yi koltuk altlarından kavradı, zor olsa da ayağa kaldırdı.

"Çık sırtıma."

Nagi dediğini yaparak ağırlığını Reo'ya aniden bıraktı. Mor saçlı bacaklarından sıkıca kavrarken, o da ellerini onun boynunda birbirine sarmalarken, bulanık sarhoş zihni eski zamanları gözünün önüne getirdi. Sanki antrenman bitişindeki o tatlı yorgunluk yine üzerine çökmüş ve beraber eve dönüyorlardı.

Reo başta dengesini kaybeder gibi olsa da bu koca çocuğu sırtına almayı başarmış, odasına çıkarmıştı. Onu yatağa bırakıp lavabosuna yöneldi.

İçeride kendine gelmeye çalıştı, ılık bir duşa girip gecenin gerginliğini kaslarından atmaya çalıştı. Nagi'yle konuşmak zorunda kalmamak için içeride iyice oyalandı. Temiz ve rahat pijama takımını giydi, saçlarını taradı. Banyodan çıktığında Nagi'nin çoktan uykuya dalmış olmasını umuyordu ancak umduğunu bulamamıştı. Yine de sessizce yatağına girdi.

"Nagi.. sakın tuhaf şeyler denemeye kalkma. Çok yorgunum, uyuyacağım. Sende sabah kalkar gidersin, anladın mı?"

Nagi oturduğu yerde bağdaş kurup belini bükmüş, hafifçe bir sağa bir sola giderken, bomboş bakışlarla, ağırca gözlerini açıp kapadı.

"İlk seferin kim olsun istiyorsun? Bilmek istiyorum..." Sordu Nagi. Sarhoşluğu sesine çarpmıştı. Belki kendi bile ne dediğini anlamıyordu.

"Hala o konuda mısın? Olanları unut, hadi uyu.."

"Neden gitmeden önce öyle söyledin? Başka birini mi istiyorsun? Bana inanmayacak mısın hiç? Seni gerçekten sevdiğime."

Reo örtünün altına girerken duraksadı. Nagi'ye bakakaldı. Yalnızca o an gözüne çarpan, beyazlının yüzündeki çaresiz yorgunluğun sebebinin gerçek duygularının yansıması mı yoksa gece ışıklandırmasının onun sarhoş ve uyuşuk çehresiyle birleşirken oluşturduğu yanılsama mıydı anlayamadı.

𝐒𝐭𝐨𝐥𝐞𝐧 𝐓𝐫𝐞𝐚𝐬𝐮𝐫𝐞 | 𝐍𝐚𝐠𝐢𝐫𝐞𝐨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin