Tarif edilemez bir baş ağrısıyla gözlerini açtı sabahın geç saatlerine. Aynı pozisyonda yatmaktan boynu tutulmuş, kafası taşıyamacak kadar ağırdı.
Yavaşça yatakta doğruldu. Esnedi, biraz da gerindi, tutulan boynunu parmaklarıyla ovaladı. Bir kaç saniye boşluğa bakmasına sebep olacak ki aklı dün geceye bir kaçamak yapmıştı.
Zihninde hayal meyal dolaşan o sahneler suratının alev alev yanmasına sebep oldu.
Tam hatırlayamıyorum...
ama..
Reo ile yattım mı?
Gözlerini yumdu, daha çok hatırlamak istiyordu. Hatırlayamazsa çok yazık olurdu. Elleriyle yüzünü ovaladı. Kapattığı gözlerinin önüne Reo'nun çıplak sinemi geliyordu, üzerindeykenki tatmin gülümsemesi geliyordu, ellerinin arasına aldığı güzel yüzüne dökülen ıslak mor saçların parmaklarına karışırkenki görüntüsü geliyordu.
Nagi kan sıçrayan yüzünü daha sert ovaladı, kendine gelmeyi diledi. Derin bir nefes aldı.
Sağına baktı, Reo'nun yattığı taraf boştu. Komidinin üstündeki dijital saate baktığında onun saatler önce uyanmış olabileceğini düşündü.
Kalkacağı sıra üstsüz olduğunu fark etti. Beyaz tişörtü yorgan ve çarşafın arasında kamufle olmuştu. Giysisine uzanıp üzerine geçirdi, yüzüne banyoda soğuk su çarptı ardından merdivende seke seke aşağı indi.
"Reo?"
Ses seda yoktu. Boş malikanede biraz daha gezinip mutfağa girdi. Ferah mutfağın avluya açılan sürgülü cam kapısı açık, ince tül perdesi içeriye yaz güneşini davet ederken hafifçe uçuşuyordu. Bahçeye çıkacakken Reo beyaz tüllerin arasından gözüktü, içeri girdi.
"Reo, günaydın." Nagi onu görünce anlamlandıramadığı bir heyecana kapılmıştı ancak mor saçlının yüzündeki o ruhsuz ve yorgun ifade bu heyecanı bir saniye içinde silip süpürmüştü.
Reo bu içten "günaydın"a karşılık vermeden gözlerini mutfak masasına çevirdi.
"Kahvaltılıkları kaldırmadım, bir şeyler atıştır sonra da git."
Nagi hiç bozuntuya vermedi, kahvaltı ise umrunda olan son şeydi, ilgisizliğini belli ederek masa yerine içini kıpır kıpır eden Reo'ya yaklaştı. Dün geceden sonra duyguları kontrolden çıkmış gibiydi.
"Dün gece hakkında..."
Reo afalladı. Hatırlamasını beklemiyordu. Önce derin bir iç çekerek gözlerini etrafa kaçırdı, ardından Nagi'ye dönüp söyleyeceklerini dinledi.
"Çok içtiğim için pek hatırlamıyorum. Diyaloglar eksik. Ama ne yaptığımız..."
"Sarhoştuk işte. Önemi yok."
"Bunu söylemenden korkuyordum."
Reo yanıtlamadı, içten içe kendisine olan kırgınlığını unuttuğu için rahatlamıştı.
"Neler hissettiğimi biliyorum Reo. Sarhoştuk diyip geçemem."
"Ben geçerim. Hadi Nagi, kahvaltını yap ve git. Biz bu işi çoktan bitirmiştik."
"Hiç bir şey bitirmedik. Çok uzattın Reo. Baksana kendine. Konuşurken yüzüme bile bakamıyorsun çünkü bakarsan kendini ele vereceksin."
"Kapa çeneni... bir an önce defol Nagi."
Bir süre sessizlik oldu, Nagi bu sözleri dinleyecek gibi gözüktü önce,
ancak aksine, gitmeye niyeti hiç de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐭𝐨𝐥𝐞𝐧 𝐓𝐫𝐞𝐚𝐬𝐮𝐫𝐞 | 𝐍𝐚𝐠𝐢𝐫𝐞𝐨
Fanfiction"Bana göre ben senindim, ama sen benim değildin. Çünkü sen Reo Mikage'sin, ben ise senin hazinen. Senin için parlamak istediğim sürece kiminle olmamın ne önemi vardı?"