Geniş ve ferah odanın cam pencelerinin panjurlarından sızan güneş ışınları, huzurla uyumakta olan oğlanın yüzünü gıdıklıyordu. Reo kirpiklerini kırpıştırarak sabaha gözünü açtı ve vücudunu gerdi. Konforlu bir uykunun getirdiği o güzel tat vardı hala ağzında.
Sağına döndü, Nagi'nin toz beyaz teni ve saçları temiz çarşaflarla bir ahenk oluşturuyordu. Uzun kıvrık kirpiklerinin durgunluğu ve hafifçe yükselip alçalan göğsünün güneşin çizgi çizgi huzmelerinin altında seyretmeye doyulamayacak ilahi bir manzaraydı.
Reo hayranca baktı ona. Onu bulduğu günün hayatının en şanslı günü olduğunu düşünerek elini tatlı uykusundaki oğlanın yanağına yerleştirdi. Parmakları inci tozu saçlarının arasına karışarak yumuşacık, boynuna doğru inen buklelerde, tekrar o pürüzsüz yanaklarda ve kulağını kapatan tutamlarda gezindi. İsterdi ki tüm gün uyuyan Nagi'yi izlesin, hazinesini sevsin ama kalkma vaktiydi.
Reo üzerindeki çarşafı kaldırdı ve terliklerini giyerek banyosuna doğru yürüdü, duvar boyu led ışıklı aynasının önünde, alnına düşen saçlarını bir bandanayla geriye toparladı. Ellerini yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı, pahalı yüz bakım malzemelerini sırasıyla uyguladı ve ardından kurulanıp odaya döndü. Panjurlarını kaldırıp yere dolaptan çıkardığı matı serdi. On dakika kadar kaslarını esnetti, gevşedi ve vücudunu uyandırdı. Sabah rutinini tamamladığı sırada Nagi gözlerini ancak açmıştı.
"Günaydın Nagi. Güzel uyudun mu?"
Nagi "Evet" anlamında mırıldandıktan sonra yatakta diğer tarafa döndü, çarşafı kafasına kadar çekerek uykusunu bozan güneşe sitem etti.
"Kahvaltı hazırdır, hadi. Kalk da inelim. Okula geç kalacağız."
Beş dakika kadar sızlanmanın ardından Nagi ayaklarını yere süre süre yataktan kalktı, Reo ile beraber çeşit çeşit kahvaltılıkların olduğu masaya oturdular ve temizlenip ütülenen okul formalarını giydikten sonra -Nagi hala uyukladığı için Reo giydirmişti elbette..- evden çıkmışlardı. Limuzinde Reo bir şeyler anlattığı sıra Nagi'nin odağının telefonunda olduğunu görünce sessizleşti, seyrek kaşları hüzünle eğreldi.
"Nagi, biriyle mi konuşuyorsun?"
"Hhm."
"Kim? Bizim gruptan mı konuşuyorlar?"
"Yok hayır, yan sınıftan İsagi."
"Oh? Yeni mi tanıştınız. Hiç bahsetmemiştin."
"Ah, sayılır. Bir hafta oldu. Eğlenceli bir tip."
Reo gülümsedi ve Nagi'ye doğru eğildi.
"Bi ara beni de tanıştır!"
"Olur..." Nagi uyuşuk bir şekilde yanıtladı.
Okula vardıklarında limuzinden indiler. Sınıfa doğru yürürken Reo durdu.
"Benim müdür yardımcısının yanında bir işim var, sen git sınıfa."
Nagi önce onayladı ardından uzaklaşmak üzere olan Reo'nun bileğinden yakaladı.
"Ah.. Reo-"
Reo merakla Nagi'nin kocaman açılmış elmas gözlerine baktı.
"Öğle yemeğini kafeteryada yiyelim mi bugün?"
"Tabii, sen nasıl istersen Nagi." Reo gülümsedi ve bir anlığına gözleri Nagi'nin bileğini kavrayan nazik eline kaydı. Bileğinden avucuna kaydı o yumuşacık ten, bir kaç saniyeliğine orada kaldı. El eleyken bir şey hatırlamaya çalışıyor gibiydi Nagi, ya da söylemek istediği şeyi söylemekte kararsız gibi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐭𝐨𝐥𝐞𝐧 𝐓𝐫𝐞𝐚𝐬𝐮𝐫𝐞 | 𝐍𝐚𝐠𝐢𝐫𝐞𝐨
أدب الهواة"Bana göre ben senindim, ama sen benim değildin. Çünkü sen Reo Mikage'sin, ben ise senin hazinen. Senin için parlamak istediğim sürece kiminle olmamın ne önemi vardı?"