0.9

515 48 152
                                        

Kimi insanlar hayatlarındaki önemli kimseleri kaybedene dek, olgunlaşamazlar. Ne zaman ki hayatlarının anlamını yitirdiler, işte o zaman dünyaları ters döner. Bu insanlar hayatta geç kalanlardır. Telafi edemedikleri şeylerin bıraktığı etkiler onları yaşamları boyunca avlamaya devam eder, geçmişin gölgesinde takılı kalır, yaşamlarının geri kalanını sefillikle, pişmanlığın pençelerinden kaçarak yaşamaya çalışsalar da bunu başaramazlar.

Gelgelelim, bu insanlardan bazıları adaletsizce şanslıdır. Kaybettikleri kimilerin sevgileri öyle saf ve içtendir ki, neredeyse sonlarına sebep olan hataları bile affedebilecek kadar iyi niyetlidirler, kalplerini kıranlara ikinci bir şans tanırlar.

Bunun nedeni hak ettikleri değeri görebileceklerine dair besledikleri küçük bir umuttan kaynaklıdır... ya da belki de aynı kaderi tekrar yaşamaya razıdırlar, çünkü kalplerini kıran sevdikleriyle "bir şey" olmak, "hiç bir şey" olmaktan daha az acı verir onlara.

Seishiro, o gece aynaya bile bakmadan hızlı adımlarla evinden çıktı.

...

Artık hiç bir şey, beni diriltmez
Maalesef bu iş, bir yere gitmez
Yüzümde morluk, göğsümde ağrı
Birden gerçekler canımı sıktı
Hiç istemezdim, böyle olsun
İstemezdim, yerim dolsun.

Böyle olsun..

Yatağında sağa dönerken şarkıyı kapattı

Ne bu, daha da depresifleşiyorum..

Sabah yaşananlardan beri yatağında tavanı izliyordu. Yediği tokat üzerine uzunca düşünme fırsatı oldu ama yine de, o tokat ve dahası kalp kırıklıklarını hak ediyor muydu bilemiyordu.

Komidinin üstünde duran oda telefonu çaldı. Reo, usulca uzanıp telefonu kaldırdı, kulağına götürdü. Arama güvenlik kulübesinden geliyordu. Anlaşılan bir misafiri vardı. Kim olduğunu sormadan reddedecekti, ta ki o ismi işitene kadar.

Telefonu yerine yerleştirirken ayağa kalktı. Sessizce avluya çıktı, ağustos böceklerinin sesleri eşliğinde gece vakti ışıklandırmalarının hoş ve modern bir görüntü kattığı durgun havuzun yanından dolaştı,  giriş kapısına vardı.

Elleri cebinde, gökyüzündeki yarım aya bakarak bekliyordu beyaz saçlı, gecenin nemli serin havasına rağmen kollarının genişliğini sergileyen siyah bir sporcu atleti ve bol bir şort giymişti. Epey rahat bir kılıktaydı. 

Reo, güvenliğe başıyla bir işaret verip döneceğini beyan etti, ardından misafiriyle beraber malikaneden uzaklaşarak ıssız sokak boyunca yürüdüler. Uzaklardan gelen araç sesleri, ağutos böcekleri ve terliklerin yerde sürünmesinden başka ses yoktu.

"Ee Nagi, ne istediğini söyleyecek misin?" Reo, oldukça bitik bir halde söze giren ilk kişi olmuştu.

"Konuşmak için geldim. Hatalarımı telafi etmek istiyorum."

Mor saçlı arkasına dönüp ne kadar yürüdüklerini kontrol etti, konaklarından fazla uzaklaşmak istemiyordu. Adımlarını durdurup Nagi'ye döndü.

"Ah.. tabi. Dinliyorum." Çok durgun, çok yorgundu. Tavırlarında ümitsizliğe düşmüş birinin umursamazlığı vardı. Falanca saçmalıklar dinleyeceğini düşünerekten derin bir nefes alırken dudaklarını kıvırdı, gözlerini karanlık arazilerdeki otluklara devirdi.

"Uhm... önce... özür dilerim. Senin nasıl hissettiğini anlayamadım ve seni üzdüm."

İlkokul çocuğu özrü diliyor sanki...

Kafasını siktiğim...

"Hmhm... evet... öyle yaptın..."

Özürünün üstüne beklediği tepkiyi bulamayan Nagi'nin kaşları yükseldi, dudakları aralandı. Reo dinlemiyor gibiydi sanki. Gözleri beyaz saçlıya, bomboş, hiç bir beklentisi yokmuş gibi bakıyordu. Nagi çaresizce, her zamanki gibi seçmeyi beceremediği kelimelerinin işe yaramayacağını fark etti.

𝐒𝐭𝐨𝐥𝐞𝐧 𝐓𝐫𝐞𝐚𝐬𝐮𝐫𝐞 | 𝐍𝐚𝐠𝐢𝐫𝐞𝐨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin