.12

66 8 0
                                    

Alaz,

"Sen ona durmasını söyledin!! O kızı öldürseydi bunlar olmayacaktı!"

Bilmediğim saçma sapan bir yere geldik, Ayanayı tedavi edebilecek insanlar olacağını söyledi Taylan. Aptal engel olmasaydı buna gerek kalmayacaktı!!

"Alaz sakin ol lütfen."

Gökmene öfkeli bakışlarımı gönderdim.

"Ayana kendine geldiği an yollarımızı ayıracağım!"

Gökmenin gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığını umursamadım. Ayana benim için canını dahi tereddüt etmeden verecek biri, biliyorum bunu. Tanıyalı daha kısacık zaman geçmiş biri için ondan vazgeçmem.

Ormanın derinliklerinde vücutlarında yaprak ya da ağaç kabuğu olan ama insana benzeyen orman ırkının yanındaydık. Burada bilinen en iyi şifacı bu ırktaymış.

"Taylan."

Arkadan gelen sesle döndüğümde Ayanayı tedavi eden şifacıyı gördüm.

"Durumu nasıl?"

Bana göz ucuyla bakan kadın başını Taylana çevirdi.

"Beslenmeye ihtiyacı var, vücudu çok zayıf düşmüş."

"Tamam avlanmaya çıkıyorum ben hemen."

Taylan kadının yanında geçip gidecekken kadın kolunu tutup kulağına birşey fısıldadı. Meraklansam da asıl düşündüğüm Ayanaydı.

"Girebilir miyim yanına?"

Kadın bana bakıp başını salladı. Taylan giderken bende çadıra girdim. Ayana soluk teniyle yatakta öylece uzanıyordu. Gözlerim dolu dolu yanına oturup elini tuttum. Buz gibi olmuş her zaman sıcak olan elleri. Üzerini örttüm ve ardından başımı elinin olduğu kısma yaslayıp gözlerimi yumdum. Çok yorgundum sadece onu görene kadar beklemek istedim. Biraz dinlenmem gerekiyor benimde.

.

Ayana,

.

Yavaş yavaş açtığım gözlerimle yüzüm buruştu. Karnımda ki feci ağrı nefes almamı bile güçleştiriyordu. Kendimi sakinleştirerek sakin nefes alıp verdim. Elimin üzerinde ki baskıya baktığımda Alaz uyuyor haldeydi. Çok korkmuş olmalı.

Yavaşça yan dönerek elimi Alaz'ın başı altından çekip ağrıya rağmen doğruldum. Üstüme örtülen örtüyü Alaz'ın üstüne örttüm. Yavaş adımlarla çadırın dışına kenardan baktım. İnsan ağaç karşımı varlıklarla karşılaşmayı beklemiyordum. Çadırdan tam çıkıp sağ tarafa baktığımda istemsiz geri çekilip kendimi gizledim. Taylan ateşin başında yanında Görkem ve bir kadınla yemek pişiriyordu. Havaya kaldırdığı bıçağı sertçe kestiği ete geçirdi. Kemik kırılma sesini buradan bile duymuştum.

Kalbim öyle sızlıyordu ki karnımda ki ağrı bir an azalır gibi geldi. Sanırım fazla ümit beslemiştim. Ne bekliyordum ki? Beni sevdiğini sanmam büyük aptallıktı!

"Ayana!"

İçeriden gelen sesle çadırın örtüsünü kaldırdım.

"Şışşt!"

Beni görmesiyle yanıma geldi.

"Neden kalktın biraz dinlenseydin keşke?!"

Sesli nefes verdim ve gözlerine baktım. Çok yorgun hissediyordum fakat bedenen değildi. Ayana yüzüme dikkatlice bakıp sıkıca sarıldı.

"Gidelim Ayana"

Bana sarılı bedeninden uzaklaşıp gözlerine baktım.

"Saraya dönelim buralar bize göre değil."

Yok demek gelmiyordu içimden başımla onayladım. Benden uzaklaşıp arkasını döndü ve eşyalarımızı alıp geldi.

"Kimse farkına varmadan gidelim."

Sonra olduğu yerde durdu.

"Bak eğer dinlenmek istersen bir kaç gün daha kalabiliriz?"

Başımı sağa sola salladım ve onun sırt çantasını alıp taktım. O da benim askılı çantamı alıp taktı. Son kez Taylanın oraya baktım ama göremedim. İçli nefes aldım ve verdim. Karnım sızlarken mallığımı bana en iyi şekilde hatırlattı.

Alazı takip ederek ormanın derinliklerine karıştık. Uzun süre ilerledik.

"Alaz"

Arkasını dönüp bana baktı.

"Biraz dinlenmeye ihtiyacım var, ağrısı artıyor yürüdükçe."

Karnıma bakıp başını sallayarak yanıma geldi. Oturmama yardım etti ve kendi de yanıma oturdu.

"Böğürtlen toplamıştım sen uyurken, şimdilik tek yiyeceğimiz bunlar."

Çantasından çıkardığı böğürtlene baktım. İyiki hayatımda bu kız ya. Böğürtlenlerden bir kaçını yedik birlikte. Karnımı açıp baktığımda kan falan yoktu. Ağrı da hafiflemişti daha fazla durmanın manası yoktu. Tehlikeliydi bu yer, her an her yerden bir sürprizle karşılaşabilirdik.

Alazla birlikte kalkıp yola devam ettik.

"Alaz?"

"Hımm?"

Kafamı sola çevirip yüzüne baktım.

"Görkem den hoşlanmıştı.."

"Açma konuyu, mantıklı olan neyse onu yapmalıyız. "

Derin nefes alıp verdim. Önden giden bedenine karşı seslendim.

"Umarım pişman olmazsın."

Dönüp yüzüme gülümseyerek baktı. Çok şey anlatan gülümsemesine burukça karşılık verdim.

Saatler birbirini kovalarken hava iyice aydınlanmıştı. Taylanın arkadaşı olan yaratığa rastlayıp biraz dinlendik. Bize yakaladığı bir sincabı vermişti yola çıkmadan önce. Olabildiğince dikkatli ve yavaş ilerliyorduk. Büyük ihtimal yarın sabaha anca varmış olurduk.

"Alaz şu dinlendiğimiz mağara sanki buralardaydı."

Alaz bir haritaya birde etrafa baktı.

"Haritada keşke işaretleseydik ya"

"Ben hatırlıyor gibiyim, buralarda odun topladık Tay lan la."

Sona doğru kısılan sesimle adını kekeleyerek söyledim. Alaz bana doğru gelecek gibi olunca hareketlenip hatırladığım yoldan yürüdüm. Yürürken bir kaç odun topladık, yakar ve dinleniriz.

Mağaraya varır varmaz Alaz odunları ortaya dizerek yakmaya başladı. Kenarda gördüğüm odunlarla aklım bir an Taylana gidince başımı salladım. Sırtımda ki çantayı yere koyup ateşin yakınına oturdum. Buz kesen vücudum ısıyla birlikte uyuşup gevşedi. Alaz bir sincaba bir bana baktı ve tekrar önüne döndü.

Haline kahkaha attım.

"Ver hadi ver bir kere yaptım nasıl olsa senden daha iyi biliyorum."

"Yok yok, sen söyle ben yaparım. Karnın bu halde olmaz."

Ona emin olup olmadığına dair bakış attığımda kararlı şekilde duruyordu. Ben bildiklerimi anlatırken o da harfiyen uyguluyordu. Sincabı sonunda temizleyip ateşin üstünde pişirmeye koyulduk.

"Sarayı çok özledim, en çokta sıcak yatağımı."

"Ben sıcak çorba içmeyi özledim. Ve tabi yemeklerde ki tuzu özledim."

Söylediğine ikimizde kahkaha atarken cidden bu yere ait olmadığımızı yavaş yavaş anlıyordum. Halbuki ne kadar ait hissetmiştim kendimi duvarların ardına..

Ateşin yakınına ikimizde ayrı yerlere uzanıp soğuğa rağmen uykuya dalmayı denedik. Bir süre sonra alıştığım soğukla uykuya daldım.

KRALİÇE AYANAWhere stories live. Discover now