.10

81 6 0
                                    


Uyandığımda gözlerimi açar açmaz Taylanın yüzü gözlerimin önündeydi. Burunlarımız birbirine değiyordu. Bir an içimden öpmek gelse de kafamı sağa sola salladım. Tabi bu hareketimle burunlarımızı birbirine sürtmüş oldum. Gözlerim kocaman olurken hemen kendimi geri çektim. Zaten bu soğukta yanmak nedir arkadaşım?!

Kürkü de aşırı sıcak yaptı zaten hiç sevmedim! Örttüm ne güzel üstüne daha ne gel... Ne saçmalıyorum ben ya? Taylanın çantasının kenarından su matarasını alıp bir kaç yudum içtim. Ardından elimi ıslatıp yüzümü, boynumu ve ensemi ıslattım.

"Ne o ateş basmış gibi?"

Taylanın sesiyle önce irkilirken elim yüzümde ona döndüm.

"Yoksa ben mi yükselttim ateşini?"

Ben hala donmuş dururken fark ettim ki etkisinden hala çıkamamıştım. Nefesi yüzüme değecek kadar yakınıma gelince gözlerine baktım.

"Etkiliyor muyum seni prenses?"

Fısıltı gibi çıkan sesi yutkunmama sebep olurken kafamı salladım ve yine aynı şekilde burunlarımız çarpıştı. Ayağa kalktım ani hareketle, elimde ki su biraz dökülürken arkamı döndüm. Sonra ona doğru geri döndüm.

"Ben su doldurayım, hep döktüm malum."

Arkamı dönüp hızlıca mağaranın çıkışına vardım. Her yeri kar kaplamıştı, bembeyaz o kadar muazzamdı ki. Sağ tarafa doğru yürürken aynı zamanda yüzüme ellerimle vurdum.

"Kendine gel Ayana, aşk yoldan saptırtır kızım, manyak mısın?! Hem bu dağ ayısı mı yani?"

"Ne varmış dağ ayısında?"

Sesle yerimden sıçradım. Arkamı döndüğüm de yabancı biriyle karşılaşmayı düşünmüyordum.

"Sizde kimsiniz?"

Etrafa baktığımda mağara artık görüş alanında değildi. Umarım tehlikeli biri değilsindir. Dişlerini göstererek gülümsedi ve yanaştı.

"Adım Eser, peki senin adın ne tatlı şey?"

Burnuma parmağını vurarak söylediğine sinir olmuştum ve hiç iyi bir vibe almıyordum.

"Bir saniye lütfen."

Kaşları havalanıp merakla bana baktığı esna da geldiğim yöne de doğru döndüm ve çığlık attım.

"Taylan!!!!"

Yabancı anında ağzımı kapatırken bacağımda ki bıçağı çıkarıp arkama doğru sapladım.

"Ahh!!"

Bu sefer bağıran o olurken kolumla da dirsek atıp uzaklaştım. Tam koşacağım esnada bana doğru gelen Taylanı görünce ona doğru koştum. Yanına varır varmaz kollarımdan tutup bedenimi yokladı.

"İyi misin? Ne oldu, neden çığlık attın?"

Elimle adamın yerde acı içinde yatan bedenini gösterdim. Adam öfkeyle bacağını tutarak ayağa kalkıyordu.

"Tanımadığım bir adam görünce korktum o yüzden. İyim ben ama o değil."

Gözlerimle ona yandan bakıp gururlu şekilde gülümsedim. Gülecek gibi olsa da adamın yanına doğru gitti. Ayağa kalkmaya çalışan adama elini uzattı. Kaşlarım çatılırken kollarımı birleştirdim önümde.

"Bu vahşi senin kızın olsa gerek."

İnleyerek konuşmasına göz devirdim.

"Ben kimsenin kızı değilim, haddini bil!"

İkisi birbirine sarılıp selamlaştı, tanıdığını bilsem adamı daha çok benzetirdim!

"Yoksa bu Elf prensesinin yana yakıla aradığı karın mı?"

Oha haber nasıl yayılmış!

"Duydun demek."

Adam gülerek başını salladı.

"Tam da dişine göre birini bulmuşsun. Gelmesen öldürecekti beni."

Gzö devirdim.

"Bir de ağla istersen, abartma o kadar."

Hiç sevmedim ben bu adamı neden bilmiyorum? Gözlerimi kısarak inceledim mağaraya gidene kadar. Zaten varınca Gökmen sanki kırk yıllık dostunu görmüş gibi sarıldı adama. Bir tek ben mi haz almadım şu adamdan?! Misafir perver Gökmen hemen ateş yakmıştı.

"Sen otur Gökmen yarana baksın, bende birşeyler avlayayım kardeşim."

"Zahmet etme Taylan."

"Kırk yılın başı görüşüyoruz, git sen Taylan bakma buna."

Harbi harbi kırk yıllıkmış! Taylan çantasından bir kaç eşya alırken bana baktı.

"Geliyor musun prenses?"

Başımla memnuniyetsizce onayladım. Alaz'ın kulağına gitmeden önce yaklaşıp fısıldadım.

"Sevmedim bu şerefsizi, dikkatli ol."

Başıyla beni onaylarken eline bıçak verdim. O alıp bel bölgesine sıkıştırdı. Taylanla birlikte mağaradan çıkarken yanına doğru geçip yan yan ona baktım.

"Bu adam kim?"

"İlk zamanlar o ve bir kaç tanıdığı adam sayesinde hayatta kaldık. Eser iyi çocuktur."

"Kusura bakma ama pekte iyi niyetli olduğunu sanmıyorum."

Durup bana döndüğünde bende durdum.

"Neden öyle düşünüyorsun?"

"Çünkü çığlık attığım da değil senin adını bağırdığım da ağzımı kapattı. Üstelik nedense huzursuz hissediyorum."

Gülüp omzumu sıkıp önden yürüdü.

"Endişelenme kaç yıllık kardeşimiz, zarar gelmez."

"Çoğu krallığın çöküşü kardeşler yüzünden olmuştur."

Yüzüme olan bakışına karşılık omuzumu silktim.

"Sadece aklında bulunsun."

Birlikte kuş avlamıştık ve normalden biraz büyük kuşlardı.

"Bu kuşlardan daha önce görmemiştim."

"Bu bölgeye özgü bir tür. Dışına çıkmazlar."

Garip, aslında duvarların dışında olan herşey garipti. Komaya girmişim gibi hissettiriyordu ve bütün bu olanlar da hayal ürünü gibi.

Mağaraya geri döndüğümüz de hiç kimse yoktu. Baya iç taraflara kadar girdik ama yoklardı.

"Alaz!!"

Etrafta bağırırken tek bir ses yoktu. İçeri geri girerken Taylan elinde birşey okuyordu.

"O ne?"

Yanına doğru gittim hemen. Kağıdı elinden sertçe çekip baktım.

- Kızla birlikte eski köprüye gel! Yoksa abin ve kız ölür. -

KRALİÇE AYANAWhere stories live. Discover now