______________________________________
-Bölüm 3-
(Ertesi gün)
Gözlerimi güneşin doğuşuyla birlikte yavaş yavaş aralamaya başladığımda vücudumun her bir noktası, ciddi anlamda sızlıyordu.
Kemiklerim ağrıyordu ve boynum tutulmuştu sanırım..
Çünkü dün, ilk defa kendi yatağımda değil de, salonda, kanepede yatmıştım. Yatağımı, ve hatta odamı Gece'ye vermiştim çünkü.
Hastane dönüşü, bize yardımlarımız için teşekkür etmiş, ve kendi yoluna bakmak istemişti ama cüzdanındaki bir kaç banknotla bunu yapması mümkün olmadığı için buna izin vermemiştik tabiki.
Bize yük olmamaya çalışıyordu ve fazlasıyla mahcuptu ama bizim için gerçekten bir sakıncası yoktu. Anıl'ı, Yağız'ı, Samet'i, Giray'ı, hepsini çocukluğumdan beri tanıyordum ve hiçbirimiz kötü çocuklar değildik.
Bir kızı, üstelik hamile ve oldukça genç yaştaki bir kızı öylece başıboş bırakmazdık hiçbirimiz.
Giray'ın her ne kadar şüpheleri olsa ve bu işe sıcak bakmasa da, onun için de öyleydi, biliyordum.
Bu arada, Gece gerçekten hamileydi..
Bunu ilk öğrendiğimizde çok şaşırmış ve baya garipsemiştik. Hatta Samet doktorun hata yaptığını, zaten yorgun göründüğünü ve isimleri bile karıştırdığını, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söylemiş, eve döndükten sonra başka bir hastanede Gece'yi tekrar muayene ettirmemiz gerektiğini söylemişti ama, tüm bunlardan sonra sonuç yine aynıydı.
Gece 1 aylık hamileydi.
Bu yüzden onu kendi halinde bırakmamış, bizimle beraber eve getirmiştik.
Kaldığımız evde, Yağız'ın babası sağ olsun, hepimizin kendine ait odaları vardı, geniş ve rahattı yani. Bu yüzden Gece'ye istediği gibi davranmasını, rahat olmasını söylemiştik ve ben gönüllü olarak kendi odamı vermiştim ona.
Başta istememişti ama, ısrarlarım sonucunda kabul etmişti bunu.
Bende burada, salonda uyumuştum işte.
Ama tuhaftır ki, az önce söylediğim gibi her tarafım ağrıyor olmasına rağmen halimden şikayetçi değildim.
Gece'yi o ormanda, otların arasında yatarken gördükten sonra, burda, benim yatağımda yatmış olduğunu düşünmek iyi hissettiriyordu çünkü.
Ben tüm bunları düşünüp gözlerimi ovuştururken, kulaklarıma dolan, yumuşak ama cılız bir sesle doğruldum yerimden.
"Rahat uyudun mu..?"
Gözlerim kapının önünde duran Gece'ye ulaştığında hafifçe gülümseyip "Uyudum." dedim fısıltıyla. "Gelsene, durma orda."
Bu cümlemden sonra bir kaç saniye tereddüt etse de içeriye girip çaprazımda duran koltuğa oturdu ve "Yatağına yeni çarşaf geçirdim." dedi aynı ses tonuyla. "Saat daha çok erken, oraya gidip rahatça uyuyabilirsin."
Uyku sersemi bir halde olmama rağmen omuz silkip "Yeterince uyudum." dedim çocuk gibi. "Keşke değiştirmeseydin çarşafı, bizden bu kadar çabuk kurtulabileceğini sanmıyorum çünkü."
Bu söylediğime belli belirsiz gülümsese de bir şey demedi. Bakışlarını etrafta gezdirmeye başladı sadece.
Bunun üzerine konuşmaya devam edip "Yani, bu işin şakası tabi ama, ciddi olduğum noktalar da var." dedim. "Kendini gitmek için şartlama, bizim için gerçekten sorun değil. Ama, eğer burada rahat hissetmiyorsan-"
"Hayır, rahatım. Öyle düşünme lütfen."
"Yok yani, şey açısından diyorum.. Genç bir kızsın ve, 5 tane tanımadığın erkekle aynı evde olmak.."
Cümlenin devamını getirmek yerine sessiz kaldığımda söylemek istediğimi anlamış gibi görünüyordu.
Devam etmemiştim çünkü böyle bir şey söylemek benim için utanç vericiydi. Ama böyle bir devirde, bunları düşünmek normaldi maalesef.
Her ne kadar bizim içimizde kötülük olmasa da onun rahat hissetmemesine anlam verebilirdim.
Ama kafasını iki yana sallayıp "Hiç öyle düşünmedim.." dedi Gece. "İlk başta korkmuştum, yalan söyleyemem ama şuan öyle bir rahatsızlığım yok sizden yana. Ben sadece, size yük olmak istemiyorum.."
Milyon kere söylediğim gibi, bize kesinlikle yük olmuyordu ama bu konuda rahat değildi belli ki.
Bu yüzden bir kez daha dile getirip "Bizim açımızdan gerçekten hiçbir sıkıntı yok." dedim. "Burada istediğin kadar kalabilirsin. Yani, hiç değilse neler olduğunu anlayana kadar gitmeni istemiyorum. Çünkü durumun biraz.."
"İçler acısı, değil mi?"
Cümlemi bu şekilde bitirdiğinde yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu.
Ne diyeceğimi bilemiyordum açıkçası. Onun yerinde olsam ne yapardım, ne hissederdim cidden bilemiyordum.
Bunu düşünmeye başladığımda aklıma gelen şeyle "Gece.." dedim çekingen bir tavırla. Bu nasıl sorulurdu hiçbir fikrim yoktu ama bakışlarım karnına kaydığında beni anlamış gibi karnını tutup "Nasıl oldu bilmiyorum.." dedi fısıltıyla. "Yemin ederim hatırlamıyorum.."
Yine susmayı seçtiğimde karnındaki elini daha çok bastırıp "Benim bir bebeğim var.." dedi ağlamaklı bir sesle. Gözleri dolmaya başlamıştı. "Bu nasıl olabilir anlamıyorum, henüz çok küçüğüm.."
Saçlarımı stresle karıştırırken "Belki de evlisindir.." dedim düşünceli bir şekilde. "Belki kocanı sevmiyordun, bu yüzden kaçtın ve bu yüzden o ormandaydın. Ya da, belki de evli değildin, bu bebek sevgilinden falandı ve sende babandan, ailenden korkup kaçtın. Yani, bilemiyorum Gece.. Aklıma binlerce senaryo geliyor ama kesin bir şey bilmiyoruz işte. Sorun da bu.. "
Gece beni onaylarcasına kafa sallarken gözünden düşen bir damla yaşa engel olamayıp "Ama her senaryonun ortak bir yönü var.." dedi sessizce. "Ben hepsinde, öyle ya da böyle, mutsuzum.."
______________________________________
Oy ve yorumları unutmayın lütfen.. Diğer bölümde görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece
ChickLit5 erkek arkadaş, bir tatil dönüşü ihtiyaçlarını gidermek için durdukları ıssız bir ormanda, tahmin etmedikleri bir durumla karşılaşırlar..