RUHLARIN AĞZINDAN - 8. BÖLÜM - YENİ ARKADAŞLAR

33 5 15
                                    

"Melike Öztan, tanıyor musun?"

Evet, yanlış duymadınız: Melike Öztan. Yıllarımı geçirdiğim, kardeşim kadar sevdiğim o kız. Beraber ağladığımız, beraber güldüğümüz, buz pateni sürüp dans ettiğimiz o kız... Nasıl olurda ihanet eder bana? Nasıl olur da ölmemi sağlayacak bir çeteye ihbar eder beni? Ben onu kardeşim olarak görürken, nasıl olur da sırtımdan bıçaklar beni?

***

''E-evet...'' dedim zorlukla konuşarak ''Kendisi benim en yakın arkadaşım olur.''

Yiğit kaşlarını kaldırdı, yüzü gerildi.

"Peki, böyle bir şeyi neden yaptı? Bir tahminin var mı?"

Yoktu, Onca yıllık arkadaşım bana neden ihanet eder hiçbir fikrim yoktu. Başımı salladım. "Hayır, yok."

Yiğit sıkıntılı bir nefes daha verdi. Ayağa kalktı. "Benim diğerleriyle de konuşmam gerekiyor. Sen istersen burada kal, istersen seni odana bırakayım."

"Burası güzelmiş, burada durabilirim."

Yiğit başını salladı, ardından içeri girdi. Şimdi burada tektim.

Çok geçmeden bir not defteri ile kalem bana doğru geldi. Evet, birde Memoria vardı. Acaba onun Melike'nin bunu neden yaptığı hakkımda bir bilgisi var mıydı?

Not defteri masaya konduğunda konuşmaya başladım.

"Melike'nin bunu neden yaptığıyla ilgili bir bilgin var mı?"

Hayır, gerçekten bilmiyorum. Üzgünüm, eski bir arkadaş kaybetmenin acısı çok ağırdır. Seni anlıyorum. Üzgün hissettiğinde beni çağırabileceğini unutma. Seni seviyorum.

"Teşekkür ederim" diye mırıldandım.

Kahveden bir yudum alıp manzarayı seyretmeye başladım. Bu tesis ağaçlık alanın içine yapılmıştı. Üstelik manzarası da çok güzeldi. Karşımda üç tane dağ yan yana dizilmiş, üstlerinde rüzgar tribünleri vardı. Sizi bilmem, ama ben bunları izlemeyi çok severim.

Ne kadar orada kaldım, bilmiyorum. Ancak gün batmaya başlayınca kalktım oradan. Odama geçtim.

Tam kitaplığımdan kitap alacaktım ki telefonumun çaldığını işittim. Hızlıca ayaklanıp telefona baktım. Duru arıyordu. Onu uzun zamandır görmemiştim. Hastanede de ziyaretime gelmemişti. Telefonu açtım. Hemen konuşmaya başladı:

"Alo, Saye'm nasılsın? Tesisin ilk günü nasıl geçiyor?"

"İyi, Yiğit az önce bana tesisi gezdirdi. Birazdan aşağıya inip birkaç atıştırmalık alacağım. Sonra da ders yapar uyurum."

"Anladım, ben de Melike'yi duyduğum için seni aramıştım. Ne düşünüyorsun bunun hakkında?"

"Yani, bilmem ki... O benim kardeşim gibiydi. Bir anda bana neden ihanet etti anlayamıyorum."

"Boşver kızım, takma kafana. Olucağı varmış. Tam tersine, sevin. Onun gibi bir insandan uzaklaştın. Edecekse illa ki edecekti. Karakter meselesi..."

Sanki görebilecekmiş gibi başımı onaylar şekilde salladım. O konuşmaya devam etti.

"Neyse, şimdi kapatıyorum ben. Sonra görüşürüz. Öptüm!"

Gülümseyerek kapattım telefonu. Banyoya doğru ilerledim. Yüzüme birkaç kez su çırptıktan sonra önce saçlarıma, ardından yüzüme baktım.

Uzun, gür ve doğal turuncu saçlarım göğüslerimin hizasındaydı. Küçük bukleler halinde sırtıma dökülüyordu. Yüzüme baktım. Çok belirgin olmayan çillerime, ela gözlerime ve ucu hafif kırmızı olan burnuma... Derin bir iç çektim. Bir kez daha yüzüme su çırptım ve üzerime bir hırka giydikten sonra kartımla telefonumu alıp yemekhaneye ilerledim.

RUHLARIN AĞZINDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin