01; birbirine dokunan ruhlardan kaçınamazsın

3.2K 301 314
                                    

[01]

"Kahverengileri içinde barındıran
mavilerim oldu gözlerin."

jungkook;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

jungkook;

Ucu bucağı görünmeyen yerlerde paramparça olduğunuzda zihnin derinliklerinde yaşlanmaya yüz tutan hatıraları anımsamak, tutunacak ve hissetmeyi beraberinde getirecek bir şeyleri bulma çabasını göstermek her zaman zordur. Bir bellek misali her saniyeyi kavramamıza ve gördüğümüz şeylere anlam yüklememize yardımcı olan beynin dahi bir şeylerden vazgeçtiği nokta burasıydı.

Yaşanmışlıkların getirdiği acımasız yük ve sıcaklığa bir türlü kavuşamayan acıyla harmanlanmış zemheri günler, bir süre sonra insanı insan yapan şeyleri görmeye engel olurdu. Böyle düşünüyordum, belki de kendimi kandırmaya çalışıyor ve henüz akıbeti belli olmayan, bir türlü kabullenmeye hazır hale gelemeyen aklım ile bir yerlere kavuşmaya çalışıyordum.

Anlamsızlık, belirsizlik, siyahların kıyısında dolanıp duran griler ve çizgileri hiçbir şekilde kesinleşmeyen düşünceler... Zihnimi kemiriyordu. Attığım her adım gibi, beni hayvandan farklı kılan beyin hücrelerim de buna doğru yönelirken birbiriyle alakasız her şeyi düşünüyordum. Kendi sınırlarımı ve zihnimin alabileceği yorgunluk kapasitesini tamamen aşıyor, durup soluklanmak istememin en büyük sebebi oluyordum.

Zihnimi serbest bırakmayan düşünceleri aklımın en köşe noktalarına atmaya çalışarak omuzlarımı düşürdüm ve kiralanan mekanın içinde gözlerimi gezdirdim. Tam bir karmaşaydı, bugünün bu denli yoğun geçmesini istememe sebeplerim tamamen önümde duruyordu. Gücünü gizlemek ile uğraşmayanların yarattığı kaosun yanı sıra kostüm partisine gelmiş gibi giyinenlerin çıkardığı gürültü, fazlasıyla rahatsız ediciydi.

Birkaç masa ötemdeki, beni azarlayarak yetiştireceğine inanan, profesör dikkatimi çektiğinde anlık olarak neden burada olduğunu sorgulasam da masaya yasladığı deftere karaladığı şeyler daha çok ilgimi çekmiş, fakat vazgeçmem de uzun sürmemişti.

Derin bir nefes alıp oturduğum yerde kayarak başımı, koltuğun arka kısmına yasladım. Önce belirli noktalara dizilen şamdanlar ve titrek ışıklar yayarak eriyen mumlar dikkatimi çekti, ardından uzun masalara, geniş pencerelerin önüne bırakılan koltuklara yöneldim. Yüksek tavana özenle işlenen motiflerde ve sütunların ince çizgilerinde oyalanırken aklım çok başka yerlerdeydi. Kendimi ortamdan tamamen soyutlarken olasılıkları ve yalnızca birkaç dakika sonra tüm düzenimin değişmesine sebep olabilecek olayı tekrar zihnimde canlandırıyor, hiçbir çıkmaz yol bulamamam üzerine geriliyordum.

Birçok şeyin üst üste geldiği bir zaman diliminde, insanların karıştığı ve soyların birbirini kabul ettiği nadir anlardan birindeydik. Arada sırada yüzümü buruşturmama sebep olacak kadar kirli bir gürültüye ev sahipliği yapan bu alandaki çoğu kişiyi tanımıyordum. Bazılarının kim olduğu hakkında en ufak fikrim bile yoktu. Tanımadığım bu insanların benim ruh eşimle neden bu kadar ilgilendiklerini ise bilmek istemiyordum. Sonuçta herkesin benden bir şeyler umduğunu anlamak zor değildi.

hesperusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin