07; kaybolan ruhlar özgürdür

1.9K 264 267
                                    

[07]

"Seni sıfatlandırmalarına izin verme.
Etiketlenirsen kaybolursun."

taehyung;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

taehyung;

Yanlış bir yola saptığımın farkındaydım.

Bana ait olduğunu düşünmediğim fakat diğer yandan, benim bir parçammış gibi hissettiren görüntüler yüzünden Jungkook'un kontrolsüzce titreyen bedenimi sakinleştirmesine izin verdikten kısa bir süre sonra; öldüğünü düşündüğüm geyiği, daha yakından görebilmek adına, nehrin karşısına geçmeye karar vermem, belki de hayatımda yaptığım en yanlış seçimdi.

Ok atmaya çalıştığım yerden çok uzaklaşmadığımızı biliyordum, beraber dolaştığım gruptan ve özellikle Jungkook'un yanından ayrılmaya hiç niyetim yoktu fakat içgüdülerim ve zihnimdeki dürtü; beni yapmak istemediğim şeylere zorlarken karşıdan karşıya geçmek için nehrin içine devrilmiş, her yanı yosun bağlamış ağacın üstünde yürümeye başladığımda Jungkook'un beni gördüğünü biliyordum ya da sadece, bildiğimi sanmıştım.

İlginç bir şekilde hala koruyabildiğim sakinliğimi, beynimi kemiren düşüncelere harcamamaya dikkat ederek cebimdeki pusulayı tekrar çıkardım. Yalnızca akademiye ulaşmaya çalışmak, hiç sonu yokmuş gibi görünen ormanın içinde Jungkook'u aramaktan daha kolaydı. Kuzey, her zaman Atrahasis'i gösterirdi. Bunu özellikle öğrenmiştim fakat elimdeki pusula, beni hiçbir noktaya kavuşturmadığı gibi; yolumu daha çok şaşırmama neden oluyordu. Pusula, geldiğim yolu değil de ileride devam eden ormanın derinliklerini gösterdiğinde bildiğim her şeyden şüphe ettim. Bana gösterdiği kaçıncı yanlış yoldu, artık kestiremiyordum.

Paniklememeye çalıştığım halde hızla atan kalbim, fazla acımasızdı. İçimden bir ses, yalnızca arkamı dönmemi ve geriye bakmadan koşmamı söylüyordu fakat pusulanın gösterdiği noktaya çekildiğimi inkar edemiyordum. Fiziksel ve zihinsel olarak, bir anda içine düştüğüm hayatı hala öğrenebilmiş değildim. Gücümü, yalnızca suyu titretebilecek kadar kullanabiliyorken karşıma çıkabilecek en ufak tehlikede öleceğime ise neredeyse emindim.

Elimdeki pusuladan güç almaya çalışarak gösterdiği noktaya doğru istemsizce birkaç adım attım. Zihnimin kontrolünü yitirmiş gibiydim, dakikalardır; yapmak istediklerim ve yaptıklarım birbirinden çok farklıydı. Belki, diye düşündüm içimden, belki de bu ormanda görmem gereken, içine düştüğüm bulmacalardan ve karmakarışık görünmez labirentlerden beni kurtaracak bir şey vardı. Fakat hiçbir şeye emin olamıyordum ve bu beni daha çok korkutuyordu.

Aklımın dahi bana bu şekilde oyun oynadığının bilinciyle ilerlemeye devam ettim, etraftaki belli belirsiz sis; görüş açımı kısıtlıyor ve attığım adımların çıkacağı yolu bana kaybettiriyordu. Her ne kadar kabul etmek istemesem de gereğinden fazla korkak biriydim, hayatım boyunca görüp geçirdiğim her olay beni yaşamın engebeli yollarından her zaman uzak kalmaya ikna etmişti. Başımı derde sokmamak, günü sorunsuz bitirebilmek ve kimsenin gözüne batmadan hayatımı devam ettirmek benim için en güvenli yoldu. Fakat, konfor alanım benden bağımsız bir şekilde bozulurken ben; korkaklığın elime bir şey geçirmeyeceğini çok kısa sürede anlamıştım.

hesperusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin