10; sana hapsolmuş haldeyim

671 132 177
                                    

[10]

"Sende kaybolmak sorun değil.
Beni kendine sakla."

✩ ♬ ₊˚⋆✧

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

✩ ♬ ₊˚⋆✧

when the party's over
+ birds of a feather
by billie eilish

☾𖤓

taehyung:

Kendimi görüyordum. Ormanın ortasına dizilmiş aynalardan kendimi izliyor gibiydim fakat yansımam benimle aynı şekilde hareket etmiyor, benim panik yapmama gülümsüyor ve "Korkma." diye fısıldıyordu. Aklımı kaçırmama ramak kala tekrar görüntü değişiyor, bir gölün kenarına sürükleniyordum. Yine kendimi buluyordum. Göldeki yansımama dikkatle bakabilmek için suya doğru gittikçe eğiliyordum fakat yansımam orada değildi. Tam karşımda, gölün diğer tarafındaydı. Gölün kıyısında Jungkook'un geyiği vurduğu konumdaydı, "Beni öldürmesine izin verdin." diyordu.

Özür dilemelerime aldanmadan arkasını bana dönüyordu. Beni her terslediğinde içten içe kendime küsüyordum, yanına gitmek için yeltendiğimde tekrar görüntü değişiyor daha önce hiç görmediğim bir tapınakta kendimi buluyordum. Marduk'un tasvirleriyle bezenen tapınağın tam ortasındaki sunakta yatıyordum. Kendime dönüyor, "Beni, onların tanrılarına adadın." diyordum. "Onlar bizi hiç kabul etmedi." diye devam ederken bakışlarımı tapınağın kubbesine dikiyor, Marduk için kurban edileceğim anı sabırla bekliyordum.

Her sahnede biraz daha nefesim kesilirken kendimi akademinin avlusunda buluyordum. Akademiye kayıt olduğum gün, yaşlı bir adamın beni Jungkook'a götürmek için yanıma uğradığı taşın üstünde oturuyordum. Bana eşlik etmek için yaşlı bir adam değil, kendi yansımam yanıma ulaşıyor, etrafında yayılan ışıkla beraber, "Seni ölümüne götürmeye geldim." diyordu. Karamsar değildi, gülümsüyordu. Oysa ki Jungkook'un yanına gittiğime emindim. Gülüyordu, her sahnede gülüyor ve kendimi öldürdüğümü bana söylemekten çekinmiyordu. "Bize yardım etmeyecek, o Nimrod'un torunu." diyordu Zyon'a ulaşan köprünün önünde. Zyon'a bakarak iç çekiyor, "Başına yıkılacak." diye söyleniyordu.

Ölüm diye bahsettiği her andan sonra Jungkook'u görüyordum, sırtı hep bana dönüktü. "O bir Vervain. Adının hakkını verecek kadar kötü." diyordum kendime, ağzımdan çıkanı kontrol edemiyordum. Bir yerlere sürekli ilerliyordu ya da duruyordu fakat ben ne kadar yürürsem yürüyeyim aramızdaki mesafeyi kapatamıyor, bağırsam da sesimi ona duyuramıyordum. Yalnızca kendimi buluyor, "Geri dön, seni öldürecek." diyebiliyordum. Kendime söylemek istediğim şeyler bunlar değildi, yansımamı kontrol edememek beni korkutuyordu.

Jungkook'un beni gördüğü ilk andaki gibi zemin ayaklarımın altında titredi, nefesim kesildi, tekrar görüntü değişti. Kendimi onun kollarının arasında buldum, elindeki hançeri kalbime saplamışken gözlerimin içine bakıyordu. Bu sefer yansımam bana ulaşmadı, Jungkook'un sırtı bana dönük değildi fakat yüzü, hiç görmediğim kadar korkutucuydu, her zaman parıl parıl olan gözleri bomboştu. Beni öldürüyordu. "Sana demiştim." diyordu derinden bir ses. "Onun gözlerinde hiç renk yok."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

hesperusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin