14. Bölüm

101 7 3
                                    

Merhabalarrrrrrrrrrrrrrrrrrr! Nasılsınız? Ben mükemmelim çünkü hava inanılmaz güzeldi cumartesi günü ve o günü hatırlıyorum o yüzden her şey hsdbv. Biliyorum bölüm çok atamam dedim ama yine kendime sahip çıkamadım. OpenOfficeden yazmaya devam ettim. Şu 5-6 gündür Wattpade çok giremediğim zamanda fark ettim ki kurgularıma gerçekten çok bağlanmışım. Onlar olmadan içimde bir boşluk varmış gibi hissediyordum. O yüzden hızlı bir biçimde yazmaya çalışıyorum şimdi bölüme geçelim♡







15 Ay Sonra...

Sonunda...

Ayaklarım...

Üstündeydim.

Çiseni tamamen atlatmam 15 ay sürmüştü. Beran, Tanem, Ayaz ve Nisa bu süreçte hep yanımda olmuşlardı. Beran artık bana tam bir üçüz gibi hissettiriyordu. Tanem kız kardeşim gibiydi ama dördüz olalım gibi bir çaba içersinde değildi. Nisa kız kardeş olarak her zamanki tatlılığını sürdürüyordu. Ayazsa 16 yaşında olduğunu hissettirmiyordu bile. Bense... Duygularımı bilmiyordum. Çiseni atlattığımı söylemiştim değil mi? Bilmiyorum... Atlatmak istiyor muyum onu? Unutmak...

"D. Güzeli hadi çıkıyoruz!" bana artık D. Güzeli diyorlardı. Kısaltmayı anlamışsınızdır sanırım? Depresyon Güzeli... Bu evde bana adımla seslenilmiyordu. "U. Güzeli unuttuğunu sanıyordum..." Uyuyan Güzel... Çisenime Uyuyan Güzel diyorlardı... O uyumuyordu ki... Bir prens gelip onu öpünce uyunmayacaktı... O sonsuza kadar gözleri kapalı buz gibi toprağın altına sadece onu ısıtması imkansız olan bir bez parçasının içindeydi. Beran koluma dokunduğunda başımı ona çevirdim. Gözleri şevkatle parıldıyordu. Elini bana doğru uzattığında bağdaş kurduğum bacaklarımın içine ellerimi sakladım. Karşımdaki Çisen panosundan ayrılmak acı veriyordu...

"D. sana kızmadım." bir kitapta okumuştum. Diyordu ki:

"Sessizlik...

Aslında verilebilecek en gürültülü cevaptı..."

Bu durumu şu anda yaşıyordum. İçten içe bağırıyordum ama duymuyorlardı. 1 yıl 3 aydır bağırıyordum. Boğazımı yırtarcasına bağırıyordum ama kimse duymuyordu içimi. Beni tek anlayacak kişi soğuk toprakta yatarken kim görebilirdi bu amansız acıyı? Kim dindirebilirdi asıl sorun o sorunu çözebilecek tek kişiyken sorunu? Kim susturabilirdi bağırmaktan sesi kısılsada bağırmaya inatla devam eden beni? Kim vazgeçirebilirdi aklımdaki o düşünceleri? Kim canıma kıymamam için bir sebep verebilirdi?

Her gün yalvarıyordum adeta Yaradan'a "Dayanamıyorum ölmek istiyorum ama senin verdiğin canı almak ne haddime deyip susuyorum her seferinde duruyorum her denememde. Lütfen artık bunu sen yap bir kapı yok önümde. Bir karadelik beni yutmuşçasına karanlığa çekiliyorum. Beni bu karadelikten çıkarır mısın?" diye.

Biri alsın istiyordum artık canımı... Bir yandanda yaşamak... Bu ikilimde kalmıştım. Yaşamak mı ölüm mü? En kötüsü de buydu ikilemde kalmak. Ne yaşamak ne ölmek. Bitkisel hayatta gezmek? İsteğim buna yakın bir şeydi ama bu da değildi.

"D. HEPİMİZİ KANDIRDIN VE KIZMADIM! BENİ KANDIRDIN KIZMADIM! HER ŞEYİ YAKIP YIKTIĞINDA KIZMADIM! AMA EN ÇOK KIZDIĞIM KENDİNE YAPTIĞIN ŞEYLER! NİYE ATLATMIYORSUN NİYE SUSUYORSUN ÇİLEN?! NEDEN SÖYLE BİLEYİM!" susmuyorum Beran... Susmuyorum... Bağırıyorum. Duymaman benim suçum değil... Gözlerimi okuyamaman benim suçum değil... LANET OLSUN ÇİSENİN ÖLMESİ DIŞINDA BENİM SUÇUM NE?! Gözümden firar eden tuzlu su kristeli devamının yolda olduğunu söylüyordu.

"Çilen," yaşlardan parlayan gözlerimi Beranın mavi gözlerine diktim. "bunu yapma kendine... Lütfen yapma... SENİ GÖRDÜKÇE BENİM İÇİM GİDİYOR YAPMA  ARTIK ŞUNU!" için değil Beran için değil giden...

Gerçek Ailemi Buldum:)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin