Silvester Torny

62 3 4
                                    

Silvester Torny, yağmurlu bir günün soğuğunda ağır adımlarla ilerliyordu. Bilinmemesi gereken masallardan fırlamış karanlık bulutlar tüm gökyüzünü kaplamış, henüz ikindi vakti olmasına rağmen grinin en rahatsız edici tonuyla kuşatılmıştı. Küçük kahverengi botlarıyla çamurlu yolda bata çıka ilerlerken, yine aynı renkteki kahverengi parkasının önünü usulca ilikledi.

Oldukça güzel bir kızdı, en azından bu lanetli topraklara kıyasla. Beline kadar uzanan sapsarı saçları özenle at kuyruğu yapılmıştı. Kıvrımlı minik burnu yuvarlak yüzüne hoş bir tatlılık katıyor, bembeyaz tenini süsleyen kızarmış yanaklarıyla bir kış prensesini andırıyordu. Eski zamanlardaki yaşlı kadınlar onu tanısaydı, en kıymetli ipeklerle süsleyip bir krala armağan ederlerdi. 

Uzaklardan korkunç bir şimşek çakarken titredi, biraz korkudan, biraz da soğuktan. Minik ellerini parkasının ceplerinde ısıtmayı denemişti ama bu sefer de ormanın içinde ilerlemesi zorlaşıyordu. Neyse ki patika önce kitapçıya, oradan da sola doğru kıvrılarak kulübesine çıkıyordu. Birkaç dakikaya kalmadan (öyle umuyordu) bu lanetli ormandan kurtulacak, karanlığın içinde onu kucaklayan kulübesinde en lezzetli kitaplarını okuyacaktı. 

 Kitapçıya geldi, parkasının önünü açıp şemsiyesini kapattı ve kitap kokulu karanlık dükkâna giriş yaptı. Dışarının karanlığından nasibini içerisi de alıyordu. Yeni kitaplar rafları süslemişti fakat zarar görmüş olanlar üst üste yığılmıştı. Önemsiz bir çöp yığını gibi tavana kadar yükseliyordu ve merak edip bir tanesini yerinden oynatsa muhtemelen hepsi üstüne devrilecekti. 

"İÇERİYE GİREN ÖLÜMLÜ, BİR DAHA ASLA!" 

"Benim Marvel.""Oh! Hoş geldin prenses." 

İskelet bir rafın tozunu alıyordu ve arkası Silvester'a dönüktü ama mutlulukla gülümsedi. Usulca merdivenlerden indi ve baştan aşağı sırılsıklam olmuş kızı süzdü. "Fırtınalı havalarda dışarıda koşturmak için fazla büyüksün güzelim." 

Silvester güldü, içtenlikle. "Sen de böyle lanetli bir diyarda kitap satmak için fazla ölüsün."

 İskelet kıkırdadı. Oldukça büyük bir Meksika şapkası takmıştı. Sarı ve siyah desenlerle süslenmiş şapka ölülerin lanetinden nasibini alarak yıpranmıştı ama cübbesi temizdi. Altında eski zaman büyücülerinin kullandığı uzun, siyah bir cübbe vardı ve kıpkırmızı bir gül arması da göğsüne işlenmişti. 

"Nasıl yardımcı olabilirim prenses?" Sesi soğuktu, rahatsız edici ve karanlıktı ama Silvester'a karşı elinden geldiği kadar nazik olmaya çalışır, arada sırada espriler yaparak kızı mutlu ederdi.

 "Şifa sanatıyla ilgileniyorum. Bana verebileceğin kitap var mı?"

 "Güzel. Çok güzel. Tohumların Gücü ve Vorşak Bitkisi işini görür. Bir de..." Olmayan sakallarını sıvazladı, yaşı bilinmemesi gereken bir iskelete göre çocukça hareketleri vardı. "Karanlık sanatlardan bir kitap var. Unutulmuş, eski, lanetli. Rahiplerin adını bile yasakladığı bir kitap ama sen seversin. Şurada olacaktı." 

Silvester ilgilenmiyorum dedi ama iskelet çoktan gitmişti. Hızlı adımlarıyla ışığın uğramadığı raflardan birinde gözlerden kayboldu.Soğuk içeriye acımasızca vuruyor, fırtınanın uğultusu kitapların sayfalarına karışarak Silvester'a savaş açıyordu ama o direndi. Beline vuran rüzgâra, soğuğa, yağmur damlalarına ve karanlığa direnerek kapı ağzında durmaya devam etti. Hem içeride dolaşmaya cesareti yoktu, korkuyordu da. İskeleti severdi ama ölülere güvenilmezdi. Bir kere ölmüş birisi, yaşayan herkesten nefret ederdi. 

KARANLIK HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin