V.BÖLÜM | Kiraz Çiçekleri ve Şakayık |

976 90 71
                                    


1732

Gökyüzü ağlamış sessizliğine,

Al beni yanına ve biz bu yeryüzünde el ele izleyelim ağlayan gökyüzünü.

Kiraz çiçeklerinin tanık olduğu tüm aşklar, yapraklarının dökülmesiyle birlikte yeryüzünde kurumaya başlardı. Onların aşk hikayesi ise kiraz çiçeklerinin yeni yeni açtığı döneme denk gelmişti. Yapraklarının döküleceği vakte kadar devam eder miydi, bilinmezdi ama kalplerine henüz düşmemiş olan pembe yaprakların kokuları fark edilmeye başlamıştı.

Bir anda tüm sorumlulukların üzerine yüklendiği, çocukluğunu gördüğü eğitimlerden dolayı bir türlü yaşayamamış olan bir kral ve çocukluğundan beri hiçbir zaman fark edilmemiş, kız kardeşinin ve babasının gölgesi altında kalmış, birileri tarafından fark edilmeyi bekleyen prens; iki farklı hayatın kesiştiği tek bir nokta vardı ve o noktanın etrafındaki herkes buna karşıydı.

Ve kral bunun farkındaydı. Kalbine henüz düşmemiş bir kıvılcımın düşüncesinin bile onu yerle bir edeceği bir evrende bunun farkına varmasına rağmen küçük prense doğru ilerliyordu. Ona çekilecek, onunla öğrenecek ve onunla gerçek hayatın farkına varacaktı. Ama hazin sonların farkına yaşarken insanlar anlayamazdı.

Kader, onların sonunu çoktan hazırlamıştı.

Ağaçların gökyüzüne uzandığı, güneşin ise yapraklardan arta kalan aralardan yeryüzüne süzüldüğü ormanın içerisinde birisinin -ki bu birisi kral oluyordu- sıkıntıyla oflama sesi duyuluyordu. Ava çıkmışlardı ve onu korumakla görevli olan vezir koruma görevini biraz fazla ciddiye alıyordu.

''Jimin,'' dedi Kral Kim yanındaki arkadaşının kulağına doğru. ''Onun gelmesine cidden gerek var mıydı?''

''Majesteleri, sizde biliyorsunuz ki şövalyeniz olmadan bir yere gidemezsiniz. Hem,'' Jimin, diğer insanların yanında kral olan arkadaşıyla biraz fazla resmi konuşuyordu. ''Ava önceden yalnızca sen ben ve şövalye giderdik Prens Jeon ne alaka?''

Kral Kim'in bakışları ondan birkaç adım uzaklıkta kendi korumasıyla birlikte, omzunda tüfekle birlikte yürüyen Prens Jeon'a kaymıştı. Beyaz salaş bir gömleğin üzerine siyah kolsuz yelek, altına ise siyah pantolon ve çizme giymişti. Uzun bacakları ve geniş omuzlarını, sırtını inceledi. Oldukça heybetli gözüküyordu ama tüm bu heybetinin yanında ince bir bele sahipti. Koluna tüfeğini asmıştı ve yanındaki korumasıyla bir şeyler konuşuyordu.

''Jimin, sen evleneceğin prensesle yakın ol babanın gözüne çok batıyorsun demedin mi?'' dediğinde Jimin hayret edermişçesine Kral Kim'e baktı. ''Ne yapsam sorgulanıyor.''

''Ben prensesle vakit geçir dedim, majesteleri. Prens Jeon ile değil.'' Dediğinde Taehyung bakışlarını endişeli bir şekilde Jimin'e çıkararak onun verdiği tepkiyi izledi. Jimin'in bakışlarında aşağılayıcı bir tavır görmekten aşırı derecede korkmuştu. Bu hayatta kendisini anlatabildiği tek kişi oydu ve onun gözlerinde gördüğü en ufak bir aşağılayıcı ifade ya da yargılayıcı küçük bir bakış görmek onu kahrederdi. Neyse ki Jimin'in her zamanki bakışlarıyla karşılaşmıştı.

''Prensesi mi ava davet etseydim, Jimin?'' bunu demesiyle birlikte Jimin hafifçe gülmüştü. Avlanacakları yere doğru hem yürüyorlar hem de ormanda az da olsa hava alıyorlardı.

Jeon Ailesi'nin Joseon'a gelmesinin üzerinden yaklaşık beş gün geçmişti ve bu beş gün içerisinde Kral Kim çeşitli bahanelerden Jeon Ailesi'yle görüşmeyi hep ertelemişti. Sonuç olarak bir kralın meşgul olmasından dolayı bahaneleri bir yere kadar göz ardı edilebilirdi ama Kral Kim'in babası bunun bir bahane olduğunu bildiği için artık sinirlenmeye başlamıştı ve Kral Kim bundan kaçamayacağını biliyordu.

The Royalty | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin