10. BÖLÜM - BİR YOK OLUŞ İLE BAŞLANGIÇ ARASINDA SIKIŞMIŞ BİR EZGİ

1.4K 147 49
                                    

Selamlar! Bu bölüm için heyecanlıyımmm ve umarım beğenirsiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selamlar! Bu bölüm için heyecanlıyımmm ve umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi unutmayın😊 Keyifli okumalar dilerim❤️

Instagram: mirayggy



    Gecenin geç saatlerinde oturmuş düşünüyordum. Her şey çok çabuk gerçekleşmişti ve bu durum beni yoruyordu. İyice düşünmek için zaman bulamamıştım. Aklıma Yeryüzü'nde iken okuduğum bir Kızılderili hikayesi gelmişti. Onu düşünüp duruyordum.

    Hikaye şöyleydi: Bir Kızılderili çok yol aldığı zaman hemen bir yerde oturup beklermiş. Neden diye sorulduğunda da "Çok hızlı gittim ve ruhum geride kaldı, ruhumu bekliyorum," dermiş. Ben de ruhum geride kalmış gibi hissediyordum. Öz'e kavuşma çabaları, Arya ile yaşadığımız o kırıcı an, Gökyüzü'nde köylülerle yaptığım tanışma sohbetleri, prenseslik görevleri ve Gökyüzü Elçisi'nin zihnimde yaptığı garip konuşmalar...

    Sorgulama fırsatı bulamamıştım hiç. Alelacele girmiştim işin içine. Şimdi ise odamdaki kanepede oturmuş duvarımdaki büyük boşluktan Ay'ı ve Yıldızlar'ı seyrederek sessizliği dinliyordum. Herkes bana bir şey söylüyordu ama ben sessizliğin içinde gizlenenleri dinleyememiştim. Herkes bana bir şey söylüyordu ama sessizlik çok daha fazla şey söylüyordu.

    Beş yüz yıldır kayıp olduğumuzu söylüyorlardı. Durup dururken olacak şey değildi ya. Ne olmuştu da hiç kimsenin bizi bulamayacağı bir zaman boşluğuna hapsolmuştuk? O boşlukta yaşadığımız her şeyin de birer zihin yanılsaması olduğunu öğrenmiştim sonra. Aslında hiç büyümemiştik orada, hiç ağlamamış, hiç gülmemiştik. Beş asırdır orada öylece beklemiştik. Tanıştığımız insanlar, yaşadığımız anlar, okuduğumuz kitaplar, dinlediğimiz müzikler, oturduğumuz ev... Hepsi birer yanılsamaymış. Bu gerçekten de çok ağırdı. Anılarımın sahte olduğu gerçeği çok ağırdı. Üstüne benim hatırlamadığım 'gerçek' anılarımın varlığı da cabasıydı.

    Ay Öz'üne kavuştuğum zaman her şey biraz daha katlanılabilir gelmeye başlamıştı. Sürekli bir deja vu hissi yaşıyordum ve her şey tanıdık geliyordu. Ama bir türlü arkasında yatan gerçek anıları hatırlayamıyordum ve bu his beni deli ediyordu. Her şey zihnimin ucundaydı ama dalga geçer gibi ortaya çıkmıyordu. Yanılsama anılarım ve gerçek anılarım birbirine giriyor ve aklımı bulandırıyordu. Buna rağmen daha katlanılırdı çünkü bir şekilde buraya bağlı olduğumu hissedebiliyordum. Bir bağ vardı hiçe sayamayacağım kadar güçlü olan.

    Gökyüzü Elçisi vardı bir de. O ise ayrı bir şeydi. Benden istediği şeyi yapıyordum, bilinçaltımın derinlerine iniyor ve deniyordum. Ama hep boştu ellerim. Bana kaçacak yerin kalmadı demişti. Neyden kaçıyordum bir kere? Acaba kayıp olmamızın sebebi benim kaçmam mıydı? Ama ben kaçacaksam peşimden neden Arya'yı sürükleyeyim? Neden Nora değil de Arya? İşte burada bir şey daha devreye giriyordu.

    Ortalıkta olmayan Yıldız Kralı.

    Sürekli bunları düşünüyordum ama hiç somut bir şey elde edemiyordum. Kimse bana hatırlamam için baskı yapmıyordu. Gökyüzü Elçisi hariç tabii. Diğer herkes akışına bırakmıştı ve anılarımın bir şekilde geri geleceğini söylüyorlardı. Ama farkındaydım, diken üstündeydiler. Ben ve Arya hatırlarsak bir şeyler ortaya çıkacaktı ve belki de bir kaos olacaktı.

Gökyüzü'nün İçinde 1 - Karanlık Zihinler (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin