herkeseee selamm ben geldim umarım beğenirsiniz bu bölümü bolca yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın lütfenn
iyi okumalar harika sahneler bizi bekliyor 🫣
hazırlık maçlarının tamamlanması ile takım ülkesine dönmüştü. ilk ikisinde galip gelen takım, son maçlarında 3-1 lik bir skorla yenilmişlerdi.
ebrar karakurt'un bu hafta daha sıkı çalışması, arkadaşları ile olan iletişimini azaltmıştı. bundan rahatsız olsada takımın geleceği için önem taşıyordu bu zamanlar. ama emindi akşam düzenlenen partide kızlarla özlem gidereceğinden.
bu partiyi organize edenlerden biri de ebrar karakurt'un ta kendisiydi. bu partiye ebrar'ın evi uygun görülmüştü hatta. üç dört kişi organize etsede en uygun alan ebrar'ın evi olarak görüldü.
vargas bu partiden bi'haberdi. evde kafa dinlemeyi düşünürken kafa dinlemekten çok derinlere dalıyordu, daldıkça kafası bulanıyordu. ciğerlerini dumanla doldurdu. kısa bir süreliğine bilardo oynarken ebrar ile olan yakınlaşmaları geldi aklına. dokunuşu, hatta ses tonunun çekiciliği dahi bambaşkaydı. aralarındaki yüksek cinsel çekimi inkar edemezdi, edemiyordu da.
öfkesi tam anlamıyla bunaydı. vargas, uzun süre sonra ilk defa bir kıza karşı duygularını, hissettiği çekimi baskılamakta, inkar etmekte zorlanıyordu; kuraldışı davranıyordu.
telefonunun çalmasıyla düşüncelerini silip attı zihninden. ekranında yazan koskocaman ebrar arıyor... ifadesi ile bakıştı bir süre. gülümsemeden edemedi.
"söyle," diyerek telefonu açtı vargas. camdan dışarı baktığında tebessüm ettiğini fark etti. hızla sildi. aslında ebrar'a kızgın olmak istiyordu. bilardo oynadıktan sonra tek bir mesaj bile göndermeyen ebrar'a.
ebrar'ın gevşek sesi kulaklarını doldurdu. "vardın mı eve yavrum?" gözlerini devirdi vargas. "ne yavrumu?" diye sordu düz bir sesle. "bunun için mi aradın?"
telefonun ucundan kıkırdadı, ebrar. vargas'ı ikna edebildiği gün böylesine mükemmel bir kıza doya doya yavrum gibi sıfatları kullanabileceği için şu anlık rahattı.
"bir duş aldım, alya aradı sonra." ebrar'ın imasını gayet iyi anlamıştı, vargas. sessiz kaldı. "parti ayarlamış. aslında ben ona vargas'a boşuna sormayayım, gelmez, yorgundur falan dedim ama dinletemedim işte."
gülmek istese de bunu hızla bastırdı. "gelirim." dedi düz bir sesle. ne de olsa bu bir takım partisiydi. ve son zamanlarda vargas ile iyi geçinen arkadaşı elif de orada olacaktı. "konum atarsın."
şaşkınlıkla konuştu, ebrar. bu fırsatı kaçıramazdı. "ne konumu güzelim ya?" dedi şerefsizce bir sırıtışla. "ben alırım seni."
"görüşürüz, ebrar." telefonu yüzüne kapatarak bıraktı, vargas. gülümsemeden edemedi. harika bir oyuncuydu, melissa vargas.
*
vargas, arabasını park edip ebrar'ın evinin kapısının önüne geldiğinde omuzlarına attığı ceketi düzeltti. neden buraya gelmişti gerçekten bilmiyordu, ama eğlenceli olabileceğini düşünmüştü.
kapıyı çaldı. açan görevliye ifadesizce baktığında, "kızlar sizi içeride bekliyorlar," dedi. ceketine uzandığında küçük bir el hareketi ile gerek olmadığını belirtti. görevlinin yönlendirdiği yere gittiğinde ebrar'ın evinin zevkini beğendiğini inkar edemezdi.
odaya girdiğinde gözüne direkt piyano çarptı. çalmayı çok severdi, özel bir eğitmenden dersini almış ve zaten olan yeteneğini geliştirmişti. ama nedensizce ebrar'ın bu piyanoyu yalnızca gösteriş olarak evinde barındırdığını düşünüyordu.
elif'in yanına gelip elini nazikçe kavramasına karşı sırıtmadan edemedi. küçük bir öpücük kondurduğunda, "hoş geldin," dedi samimiyetle. hemen sonra arkadaşı ebrar'a döndü. "bu ne sönüklük?" diye sordu alay edercesine.
ebrar, elif'e alaycı bakışlarla baktı. siyah gömleği, aynı renk bacaklarını saran kotu, hafif uçları ıslak dağınık saçları sarıya boyanmıştı. ve her haliyle kendine has görünebiliyordu.
ebrar oturduğu yerden ayaklanıp vargas'a doğru yönlendirdi adımlarını. kızın arkasına geçti, hafifçe yaslanıp ceketini aldı ve geri çekildi.
bu anlık temas bile rahatsız etmedi vargas'ı. elif uzaklaştığında, vargas içeceklerin olduğu bir masaya yaslanarak partiyi izledi. eline arkadan bir şarap aldığında, ebrar'ın yanına geldiğini hissetti. sadece hissetti bakma gereği duymamıştı. başka kim olabilirdi ki?
esmerin şarap kadehini kavrayan ince, zarif ve güzel parmaklarında bakışları oyalandı. "neden görüşmedik bir daha?" dedi, ebrar.
sırıttı vargas. "açıkcası sana açıklama yapmak zorunda değilim," dedi, hala gözlerinin içine bakmamıştı. "canım isterse görüşürüz, istemezse görüşmeyiz."
ebrar duyduğu kelimelerle melissa vargas'ın olduğu bölgeden uzaklaştığında kaşlarını çattı, vargas. neden gidiyordu? kırılmış mıydı yoksa söylediğine? istemsizce gerilip elindeki kadehi bıraktığında neden kırılıp kırılmadığını bu kadar umursadığını düşündü.
kırılsa ne değişirdi ki zaten?
sıkıntıyla eline tekrar aldığı şarabını tek dikişte bitirdiğinde, "yavaş ol," dedi ebrar eğlenir ses tonuyla. "burdayım., gitmedim bir yere." ebrar'ın dalga geçer ses tonu sinirlerini bozmuştu. "çok komik." kollarını birbirine kenetleyip kalçasını hafifçe içecek tezgahına yasladı, vargas. ebrar aniden vargas'ın yanına yaslandığında hiçbir şey söylemedi, vargas.
yaklaştı, ebrar. aralarındaki tüm mesafeleri kapatana kadar yaklaştı. yüzünü ise boynuna doğru eğdi, bir hamle yapmadı. kızın tüm nefeslerini boynunda hisseden vargas, tepkisiz kalmaya çalıştı. ama bu kolay değildi. vargas, kollarını açarak iki yanında sabitledi. belki aralarına biraz mesafe girer sandı, yanılmıştı. ebrar, sanki bu anı bekliyor gibi parmaklarını kızın tezgahtaki eline değdirmeye başladı.
yüzünü aniden boynuna üfleyen nefeslerin kaynağına çevirdiğinde, ebrar sırıttı. gözlerini zaman kaybetmeden kızın dudaklarında sabitledi. tek düşündüğü şey, güzel ve çekici dudaklarını dudakları arasında işgal etmek istediğiydi.
birbirlerine oldukça yakınlardı. vargas'ın hızla inip kalkan göğsü yavaşlamaya başladığında etkilendiğini düşündü, ebrar. gözlerinin derinlerine sertçe bakan o kahve gözlerin zehrinin vücuduna bulaşmasını, asla vazgeçememeyi ve bu zehre bağımlı hale gelmeyi istedi.
bağımlılıktan nefret eden ebrar karakurt, dengesini bozan ve elde etmek için her şeyini verebileceği melissa vargas'ın zehrine delicesine bağımlı olmak istiyordu.
dayanamadı, ebrar. yüzünün her bir noktasında gezinen gözleri onu doyuramazdı. gitmek istedi, kızla birlikte baş başa kalabilecekleri bir yere. kızın bileğine doladığı parmaklarıyla geriye doğru adım attı. kızı da kendisiyle birlikte çektiğinden hızlıca parti alanından kayboldular.