yaş günü

183 27 31
                                    

                                         30 Mart 1449
                           Osmanlı İmparatorluğu
                                     Edirne Sarayı

Yaş günleri.

Güneş batıp yerini ay'a bıraktığında başlardı o efsanevi kutlamalar.

Davullar, çalgılar ve çengiler susmazdı, lokmalar dökülür, hayrına şerbetler dağıtılırdı.

Hanedan'ın bir üyesiysen ve dünyaya geldiğin gün gelmişse böyle bir muameleyle karşılaşırdın, hürmetle karşılanırdın halk tarafından.

Üstelik doğum günü kutlanan kişi Padişah'sa şenlik daha da büyük olurdu.

Hatırlıyorum da küçüklüğümde rahmetli amcamın doğum günü kutlanırken büyük bir kargaşa yaşanırdı sarayda, hatunlar bir taraftan diğer tarafa koşuştururlardı.

Her şey eksiksizlik olmalıydı, fevkalade olmalıydı çünkü doğum günleri önemli günlerdi, özel günlerdi.

Hanedanlığı geçip bulunduğumuz duruma kişisel baksak aynı eğlencenin yaşanamayacağı çok açıktı.

O eğlenceler mazide kalmıştı, yaşanmazdı, yaşanamazdı artık. Eskiden annem vardı, amcam vardı, kuzenlerim vardı, kocaman bir ailem vardı, kocaman bir ailemiz vardı.

Lakin şimdi varla yok arasıydık, bırakın kutlama yapmayı birbirimize zor yetecek gücümüz var gibiydi.

Dudaklarım düşünceyle birbirine kıvrılmış, gözlerim gelişigüzel bir yere odaklanmıştı, boynumdaki kolyeyle oynamaktan başka bir şey yapmıyordum.

"Lale, sevgili kuzenim"

Gözlerim kuzenim Esme'yi buldu, dakikalardır yanımda sessizce oturup beni inceliyordu, Şahi Hatun'un ölümünden sonra üzgün olduğumu düşünmüş olmalı ki günlerdir yanımdan ayrılmıyordu.

"Evet?" dedim küçük bir gülümsemeyle.

"Bildiğin üzere birkaç saat içerisinde hünkar ağabeyimin yaş günü.."

Başımı onaylarcasına salladım.

"Ve ilk kutlayan sen olmalısın.." dedi sessizce. Söylediklerinin devamı getirmesini bekledim lakin utanmış gibiydi, konuşmadı.

Kaşlarım çatıldı, "Elbet öyle olacak Esme, sen ve ben dışında ilk kim kutlayabilir?"

Esme büyük bir sıkıntıyla iç çekti,"Has odabaşı ve Gül Hatun'u konuşurken duydum, bu gece has odaya bir hatun göndermeyi planlıyorlar."

"Ne" dedim şaşkınlıkla. "Hangi cüretle yaparlar bunu? haremi ben yönetiyorum, bu kararları vermek onlara mı düşmüş?"

"Onlara düşmedi ancak yapabilmek için yetkileri var, sen haremi yönetiyorsun lakin onlar da boş değil biri hareme yıllarını vermiş baş kalfa diğeri de has odabaşı."

"Biri bitiyor, diğeri başlıyor." Ellerimi saçlarımın arasından geçirerek derin bir nefes aldım. "Bu işe bir el atmak lazım o vakit, öyle ses getirecek birşey yapmalıyım ki..."

ruhların ızdırabı, dbahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin