Türkiye, Edirne
Edirne SarayıKasım ayında olmamıza rağmen gökyüzünde güneş hakimiyet sürüyordu, hava fazlasıyla sıcaktı.
Üstelik ormandaydık ve neredeyse yarım saattir yürüyorduk. Sıcak havaya karşın ikimizde şikayetçi değildik çünkü o kadar yakın yürüyorduk ki ikimizde bulunduğumuz durumdan keyif alıyorduk.
Her attığımız adımda ellerimiz birbirine değiyordu, neredeyse el ele tutuşacak kadar yakındık.
Ama ikimiz de bu büyük hamleyi yapmak için erken olduğunu düşünüyorduk.
Yani en azından ben öyle düşünüyordum.
Oysa o beni rahatsız etmemek için bana bir adım atmıyordu.
"Yeni tanıştığımız gerçeğine bakarsak sana portrelerden geçmişi görebildiğimi anlatmam biraz absürt kaçmaz mıydı?" dedim Mehmed'e yan bir bakış atarak.
Dediğimi görmezden gelerek konuştu, "Bana dünden beri hiç yabancılık duydun mu Laya?"
"Hayır duymadım." dedim kaşlarımı çatarak. "Neden ki?"
"Bana yabancılık duymadıysan anlatmaman absürt değil mi?"
Yapay bir bıkkınlıkla iç çektim ve gıcıkça gülümsedim. "Haklısın ya.. beni tekneye atar atmaz bu konuyu konuşmalıydım seninle. Demeliydim ki Mehmed sana şimdiden söyleyeyim ben tüm geçmişimizi geçmişte çizdiğim portrelerle görüyorum hiç garipsemene gerek yok sonradan şaşırma diye şimdiden söylüyorum haberin olsun."
"Garip kaçmazdı, hayatıma kısaca bakarsak tek denilecek kelime garip çünkü."
Mehmed'in alayla söylediğim sözleri ciddiye alarak verdiği cevap kaşlarımı daha da çatmama sebep oldu. Bazen onun benden 6 asır daha yaşlı olduğunu unutuyorum, şakalarımı ciddiye alması çok normal.
"Tüm hayatını dinlemek istiyorum." dedim bir bir parmağımı onun parmağına dolayarak."Her yılı, her günü, her saati, üzgün anılarını, mutlu anılarını, garip diye adlandırdığın her şeyi."
O da benim yaptığım küçük atağa karşılık elimi tamamen tuttu, şimdi el ele tutuşuyorduk.
"Hayatımı sana anlatmayı çok isterim ama senin benim anlatımıma ihtiyacın yok, sonuçta merak ettiğinde günlüğümü okuyorsun." dedi tepkimi ölçmek istercesine gözlerime bakarak.
Dudaklarımı birbirine bastırarak sustum. Göz temasımız devam ediyordu, muhtemelen kıpkırmızı olmuştum çok utanıyordum.
"Evet fark ettim." dedi cevap veremeyeceğimi anlayarak. "Defteri koyduğum yer farklıydı."
"Aldığımı fark edeceğini düşünmüştüm bu yüzden açısına kadar dikkat edip öyle yerine koymuştum aslında." dedim göz devirerek.
"Biraz daha sola kaydırman gerekiyordu, sağa kaydırmışsın." dedi o da sırıtarak.
Tekrar gözlerimi devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruhların ızdırabı, dbah
Fanfictionsen beni unutmaya calışırsın kalbin unutmaz kalbini yerinden sökersin sana kalbimi veririm ben ölürüm ama sen kalbinde beni yaşatmaya devam edersin