Türkiye, Edirne
Edirne Sarayı, Has OdaGözlerim kapalı, bilincim açılmak üzere, ne hissediyorum...
Tanıdık eller.
Tanıdık ellerini hissediyorum.
Bedenimin her bir tarafında gezinen sıcak, tanıdık eller bana öyle duygular yaşatıyordu ki ne kadar uğraşırsam uğraşayım o duyguları asla tam olarak tanımlayamazdım.
Tanıdık dudaklar.
Boynumdan gerdanıma, gerdanımdan göğüs kafesime, göğüs kafesimden tüm vücuduma.
Kısa bir duraklama... ve tanıdık dudakları kollarımdaki, bileklerimdeki yaraları sarıp sarmalıyor.
Acımı almak istermişçesine, bir daha kayıp gitmemi istemezmişçesine.
Nefes alış verişim hızlandığında kendime gelerek gözlerimi araladım. Karşımda dokunuşların sahibini bulmayı planlarken büyük bir hiçlikle karşılaştım. Kimse yoktu. Mehmed yoktu.
Bulunduğum yer uyandığımda tanıdık gelmese de zihnimin yavaş yavaş açılmasıyla nerede olduğumu anladım. İçim büyük bir mutluluk ve özlemle doldu, yüzümde küçük bir gülümseme belirdi.
Geçmişte gördüğüm anılar da aklıma gelince gülümsemem genişledi.
"Mehmed burada mısın?" diye bağırdım, beni o buraya getirmiş olmalıydı. "Mehmed!"
Yataktan doğrulmak için ellerimi hareket ettirdiğimde ani gelen acıyla yüzüm buruştu. Yaşananlar aklımda her anıyla belirirken bedenimi inceledim. Bileklerim, ellerim ve kollarımda derin kesikler vardı. Bazı yaralar kapanmak üzereydi, bazılarının üzerinde de yeni sürüldüğünü anladığım bir merhem vardı.
"Mehmed!"
"Leydim?"
Aniden duyulan sesle irkildim, sesin geldiği yöne baktım ve ağzım şaşkınlıkla bir karış açıldı."Danışman Septentrion?"
Danışman dikkatli bakışlarıyla beni kısa süreliğine süzdü, sonra yüzüne imalı ama nazik bir gülümseme kondurdu. "Sanırsam beni görmeyi beklemiyordunuz Leydim, sizi üzmüş gibiyim."
Mehmed'in adını seslendiğimi duyduğu çok açıktı ama bu konuda sessiz kalmayı tercih etti, bakışları içinden söylediklerini dile getirmeye yetipte artıyordu.
Yüzümdeki şaşkın ifademi sildim,"Kimseyi görmeyi beklemiyordum size özel bir tepki değildi lütfen kişisel algılamayın."
"Aniden ortalıktan kaybolmuşsunuz, Noe günlerdir yerinizi tespit etmek için uğraşıyordu."
Sessiz kaldım.
Danışman sözlerine devam etti,"Noe daha önce hiç böyle zorlanmamıştı." Gözlerimin ta içine bakıyordu. "Kiminleydiniz Leydim? kim sizi bizden saklamaya çalıştı? saklayan kişi her kimse ve ne yaptıysa biz sizi onun isteğiyle bulduk."
Kaşlarım çatıldı,"Nasıl yani? onun isteğiyle derken?"
Danışman sorumu cevaplayacağı an has odanın büyük kapıları açıldı ve içeriye bir kız girdi. Kısa siyah saçları vardı, saçlarının bir tutamı beyaz rengindeydi, yeşil gözlü, kısa boylu, yaklaşık benim yaşlarımda bir kızdı. Ellerinde içinde sarı lalelerin ve zambakların bulunduğu bir çiçek sepeti taşıyordu, üzerindeyse doktor önlüğüne benzeyen bir forma vardı, kız nedense fazlasıyla tanıdık gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruhların ızdırabı, dbah
Fanfictionsen beni unutmaya calışırsın kalbin unutmaz kalbini yerinden sökersin sana kalbimi veririm ben ölürüm ama sen kalbinde beni yaşatmaya devam edersin