Selamlar, bu hikaye svdokynsoln aşkıma itafendir. Sertab Erener'in Aşk şarkısının geçtiği yerde şarkıyı dinlemeye başlamanızı öneririm.
Hayatta spontane seçimler insanı en beklenmedik anda yakalar. Bu seçimler yeni bir hobi edinmek kadar basit de olabilir, o anda, bir uçağın koltuğunda oturmuş kulaklıklarından yayılan müziğe mırıldanarak eşlik eden genç kızın arkadaşı sayesinde verdiği iş gezisi kararı kadar büyükte.
Arkadaşı, adı Sevgi'ydi, üniversitede hoca olmak için çalışıyordu. İstanbul'da verilecek seminer onun için bir artı olacaktı. Çok stresli olduğundan Sevgi'ye destek çıkmak için yanında olacaktı ancak verdiği sunum yapma kararı hayatının en spontane kararlarından biriydi.
Genç kız yüksek lisansını bitirmişti ve ortağı Nil ile bir kilinik açmışlardı, iyi iş yapıyorlardı. Kısacası mezun olmuştu bile, üniversite seminerlerinde işi yoktu. Sevgi ağzından girip burnundan çıkmış, onu kısa da olsa bir konuşma yapması için ikna etmişti. Anksiyetesini düşündükçe elleri titriyordu, kusası geliyordu ama buna alışması gerekiyordu, o bir psikologdu.
Hafifçe gülümseyerek yanda uyuklayan arkadaşına baktı. Saçları birbirine girmiş, gözleri çapaklanmıştı. Ayaklarını kendine doğru çekmiş ve üzerine bir örtü almıştı. Kulaklıklarını çıkardı ve saati kontrol etti. Artık iyice yaklaşmışlardı ve hazırlanmaları gerekiyordu.
Ofladı. Sevgi'yi hafifçe sarsarstı. "Kalk hadi, ineceğiz şimdi."
Sevgi hiç tınlamamıştı onu. Ellerini sarı saçlarından geçirdi genç kız ve arkadaşını tekrardan sarstı. "Kalksana lan,"
"Of, tamam kalkacağız bi' dur."
"Ya kes, bırakacağım seni yoksa burada."
Sevgi olabildiğince yavaş bir şekilde gözlerini açtı. Bön bön etrafa bakınıp ayaklarını yere indirdi. Birkaç saniye boşluğa dalıp gittikten sonra arkadaşına baktı.
"Götüm ağrıdı."
Genç kız gözlerini devirdi ve kucağında olan birkaç parça eşyasını toparladı. Kulaklıklarını takıp çalma listesinden Sertab Erener'in "Aşk" şarkısını açtı. Küçük pencereden bulutları izlemeye koyuldu.
Uçuşun geri kalanı gayet rahat devam etti. Sorunsuz bir şekilde iniş yaptılar ve taksi bulmakta sorun yaşamadılar. Ellerinde bavullarla otele girmişlerdi işte. Etraf gayet güzel döşenmişti ve resepsiyon dolu değildi. Resepsiyon yanında duran gözlüklü adam onları görünce gülümseyerek yanına yaklaşmaya başlamıştı.
Genç kızın arkadaşı da aynı gülümsemeyle adama yaklaştı ve tokalaştılar.
Kızların ellerindeki bavullardan birini alarak, "Hoş geldiniz kızlar,"dedi adam. "Zorlanmadan geldiniz umarım."
"Sağ olun efendim. İyiydi, sıkıntı yaşamadık."
Onlar konuşadursun genç kız şişmiş ayaklarına baktı. Ayakkabıları ayaklarını vuruyordu artık. Giydiği eşofman altının iplerine doladı parmaklarını ve kafasını kaldırdı. Etrafa şöyle bir göz gezdirdi. Kalacakları oteli Profesör ayarlamıştı, oldukça kaliteli bir yer seçmişti. Ahşap döşeme ve kaliteli mobilya ortama sıcaklık katmaktaydı.
İşte o an; kendi yeşil gözleri, genç ve oldukça canlı bal rengi gözlerle karşılaştı. Gözlerin içindeki parıltının kendi gözlerindeki yorgunluğu aldığını hissetti. Kalbinin teklediğine yemin edebilirdi. Gözlerin sahibi onun yaşlarında bir delikanlıydı. Sarıya çalan kumral saçları gözlerine iltifat edercesine kesilmişti. Yüzünde hafif bir gülümseme yayılmıştı.
Genç hafifçe gözlerini kısarak öne doğru bir adım attı. Genç kızın ise kulaklarını arkadaşının sesi doldurdu: "Sevde,"
Kafasını Sevgi'den yana çevirdi Sevde. "Ne?"
"Gidiyoruz hadi. Yoruldum uyuyacağım ben."
"Tamam,"dedi kız ve beraber asansörün yolunu tuttular.
Yukarı çıkarken, odaya giden koridoru geçerken ve odaya girip eşyaları yerleştirirken zihninde o bal rengi gözler canlanıyordu. Normal bir zamanda umurunda olmazdı, gözdü bunlar. Herkesin gözü vardı. O sıcak bal rengi gözlerse daha ilk bakışta içini ısıtmıştı. Keskin bir nefes verdi ve yatağının üzerine kuruldu. Birkaç saat sonra unutacağı bir şeyi şuan böyle kafaya takması komik geliyordu.
Derken bir anırtı yankılandı odanın içinde. "E abla sen beni dinlemiyorsun ki. Karadeniz'de gemilerin mi battı ne oldu?"
"Yok bir şey,"
"Sevde,"
"Ne var?"
Sevgi yatağın yanına yaklaştı, kızın baş ucuna oturdu. Kızın bir tutam saçını alıp oynamaya başladı. "Söyle de kurtul işte. Hallederiz ne varsa. Sen rahat ol."dedi ve göz kırptı.
"Ya defol," Gülerek yanındaki yastığı kapıp arkadaşına fırlattı Sevde. "Birini gördüm ya. Böyle bal rengi gözlü, kumral falan. Polo yaka gidiyordu, hani polo yaka anlatabiliyor muyum?"
"Uuuuuuu, havada aşk mı kokusu var?"
"Aşk kokusu var mı bilmem ama bok kokusu olabilir."
Ayağa kalktı Sevgi. Gerindi. "Neyse, görmeyeceksin bir daha zaten. Takılma çok."dedi uzun uzun esneyerek. Ağır adımlarla banyoya doğru yürüdü.
"Ne biliyorsun, belki burada kalıyor? Bakarsın, görüşüyoruz."
"Valla, ölmediğin sürece ne yaparsan yap."dedi Sevgi banyoya girerken. "Senin şu sunuma hazırlanmayı unutma, yeter bize."
Derin bir nefes aldı Sevde. Karnına sancılar giriyordu sunum deyince. Çok da yorgundu ayrıca. Başı ağrıyordu. Esneyerek yatakta yan üstü döndü. Güzel bal rengi gözler... Çıkarmalıydı aklından bunları. İş için gelmişti buraya gönül eğlendirmeye değil. İçeriden gelen su sesine karşılık banyonun kapısına baktı. Duş alsa iyi olurdu ama çok yorgundu. Allah sahibine bağışlasın, diye düşünerek uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Hava Yolları
RomanceHayatta spontane seçimler insanı en beklenmedik anda yakalar. Bu seçimler yeni bir hobi edinmek kadar basit de olabilir, o anda, bir uçağın koltuğunda oturmuş kulaklıklarından yayılan müziğe mırıldanarak eşlik eden genç kızın arkadaşı sayesinde verd...