Sevgi'nin ayağı yeni iyileşmişti. Üç gün ağrısını çekmişti ama artık iyiydi. Çantaları toplamaya başlamışlardı. İki güne Los Angeles'a dönüyorlardı.
Bunun dışında başka gelişmeler de vardı. Demir, genç kıza artık ciddi biçimde bir ilgi gösteriyordu. Onunla sürekli yazışıyor, sürekli otele geliyor -Ali normalde gelmeyeceği hakkında bir şaka yapmıştı- ve birlikte vakit geçiriyorlardı. Hatta Demir seferlerini Türkiye'nin ta öteki ucuna gidip gelecek şekilde ayarlamayı başarmıştı.
Ali'yle Sevgi bu duruma protesto etseler bile ellerinden gelen bir şey yoktu. Çifte kumrular ayrılmıyorlardı. Demir yine otele geliyordu. Genç kızsa büyük ihtimalle son buluşmaları için hazırlanıyordu. Üzerini giyinmişti. Mor boğazlı kazağını ve beyaz eteğini seçmişti. Saçlarını maşalayıp taramıştı. Üzerine bej kabanını geçirdi.
Yatakta uzanmış Sevgi'nin önünde durdu. "Nasılım?"
Sevgi kafasını telefonundan kaldırıp şöyle bir göz gezdirdi kızın üzerine. "Hazırlanmışsın bakıyorum."
"Evet, nasıl olmuşum?"
"Güzelsin. Hep güzelsin aşkım." dedi Sevgi, "aşkım"ı vurgulayarak.
"Ya," Güldü genç kız. "Gerçekten olmuş muyum? Yoksa gidip Profesör'e mi sorayım?"
"Olmuşsun diyorum ya. Rahat bırak adamı."
Sevde gülümsedi. Sakin kalmak için gözle görülür bir çaba harcıyordu yine de. Onu böyle hissettirenin ne olduğunu biliyordu, bunu ruhunun derinliklerine doğru itti. Kendine verdiği sözü tutmak istiyordu. Tekrardan aynanın önüne yollandı ve üstünü başını kontrol etti. Sonunda kombinini sevdiğini fark etti ve içi rahat beklemeye koyuldu.
Telefonuna bildirim geldiğinde ancak yirmi dakikadır bekliyordu.
Sbnc_Demir: Resepsiyondayım.
Kalktı yerinden. Sevgi'ye gittiğini haber verdi ve resepsiyona indi. Demir, duvara yaslanmış, telefonuna bakıyordu. Saçları her zamankinden daha dağınıktı. Hızlı adımlarla yanına yaklaştı genç kız.
"Selam,"
Demir kafasını telefonundan kaldırdı ve genç kızı gördüğünde bal gözlerinin içi parıldadı. "Selam, nasılsın?"
"İyiyim, sen?"
"Bende,"dedi Demir ve gel gibisinden bir işaret yaptı. "Araba hemen dışarıda. Çekilmeden gidelim."
Geçip arabaya bindiler. Demir arabayı çalıştırırken, "Nereye götürüyorsun beni?"diye sordu genç kız.
"Bebek sahilde kahve içelim diyorum. Arkadaşlarla buluşup gitmeyi sevdiğimiz bir mekan vardı. Oraya götüreceğim seni."dedi Demir ve genç kıza bakıp gülümsedi.
Az bir süre sessizlik içindeydiler. Sonra Demir, sessizliği dağıtmak için radyodan bir şarkı açtı. Şebnem Ferah'ın sesi sardı arabanın içini. Genç kız, kafasını hafifçe koltuğa yaslayarak yolu izlemeye koyuldu.
İstanbul'u seviyordu. İstanbul, çoğu hatırasının bulunduğu yerdi. Büyük küçük mutluluklar, hatırladıkça kalbini sızlamaktan alı koyamadığı acı tatlı hüzünlerle doluydu bu şehir. Ne diyordu Sait Faik İstanbul için? "Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada ise her şey bir insanı sevmekle bitiyor." Bugün bir insanı sevmekle bitiyordu bir şeyler onun için.
Bebek sahil, yılın bu zamanında öyle çok dolu değildi. Trafik berbat durumda olsa bile kaldırımda yürüyen insan sayısı çok azdı. Kimse bu soğukta burada bulunmayı tercih etmiyordu. Cuma olması da cabası. Oysa ne güzeldi sahil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Hava Yolları
RomanceHayatta spontane seçimler insanı en beklenmedik anda yakalar. Bu seçimler yeni bir hobi edinmek kadar basit de olabilir, o anda, bir uçağın koltuğunda oturmuş kulaklıklarından yayılan müziğe mırıldanarak eşlik eden genç kızın arkadaşı sayesinde verd...