altı.

184 22 27
                                    

"yine beni sev."

a'dan, b'ye mektuplar.

iyi okumalar. 🧚‍♀️

rüyama girdin. 

kendimi tanıyamıyorum artık. en son tolga'yla beraber içtiğimde gerçek gibi görünmüştün bana. o zamanın üstünden ne kadar geçti bilmiyorum ama sen bana yeniden gerçek gibi göründün, berk. 

galiba deliriyorum.

hatırlıyor musun bilmem, ilk defa dürüm getirmek için girmiştin penceremden. ben çok heyecanlanmıştım o gün. seninle okul dışı görüşüyor olmanın getirdiği kalp çarpıntısı bir kenara dursun, gecenin o saatinde sırf canım çektiği için beni de düşünmüş ve istediğimi getirmiştin. 

şimdi düşünüyorum da... geçmişte bizi gülümseten, mutluluktan uyutmayan şeyler nasıl oluyor da büyük bir boşluğa dönüşebiliyor? sanki o boşluk beni gün geçtikçe içine çekiyor ve karanlıkta kalıyorum. 

ben karanlıktan çok korkarım, berk. sen yoksan eğer...

ilk odama girişinin üstünden çok uzun zaman geçti. edebiyattan düşük aldığım günü hatırlıyor musun? çok sinirlenmiştim, o gün birkaç nedenden ötürü annemle de tartışmıştım ve hiç iyi değildim. 

sen evime gelmiş, odama girmiş ve yatağıma uzanarak beni kucağına almıştın. saçlarımı seven parmak uçların hatıramda hâlâ. kolay mı öyle unutmak? sihri barındırıyorlardı sanki. nefret ettiğim buklelerim güzelleşiyordu seninle. nefes aldırıyordun onlara, mucizevi bir tıslım üflüyordun sanki. 

sana yemin ederim ben o an tüm üzüntümden, acımdan ve hatta sinirimden arınarak sadece bebekleşiyordum. ne de güzeldi kucağında olmak, hayatımda hiç sevilmediğim kadar güzel sevilmek...

rüyamda da okşuyordun saçlarımı. deli gibi ağlıyordum. hem yeniden beni bırakıp gitmenden korkarak sıkı sıkı sarılıyordum güçlü gövdene, hem de sensiz bıraktığın her an için kovmak istiyordum odamdan. 

sen, zıtlıklara açtığım en anlamlı savaştın. 

ağlamamdan hep nefret ederdin. yine fısıldadın kulağıma. "ağlamandan nefret ediyorum, aybike." 

alay eder gibi güldüm sana. "beni ağlatmandan nefret ediyorum, berk." 

sustun. bakışların titredi. sahi, bakışlarını da çok severim ya ben senin... nazım hikmet'in şiirlerinden daha anlamlı gelirdi hep. küçük, asi bir çocuğu yansıtırdı acı çektiğinde. aşık olduğunda kanı deli akan bir genç delikanlı, sinirlendiğinde kahverenginde şimşekler çaktıran bir alev... 

italya'da koluna taktığın kız bu kadar güzel okuyor mu bakışlarını, berk? 

ona da bana baktığın gibi bakıyor musun?

senden nefret ediyorum. 

bir daha rüyalarıma girme. 

ama hâlâ geri dönmen için yalvaracak kadar da çok seviyorum... 

berk, lütfen geri gel. 

seni çok özledim. 

a, b olmadan yaşayamaz. 

b / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin