"kıyamam sana gitsen de."
a'dan, b'ye mektuplar.
iyi okumalar. 🧚♀️
kitabımın arasına bıraktığın o notu buldum.
hatırlar mısın bilmem, nazım hikmet okumuştuk birlikte. sen, kütüphanede olduğumu gördüğünde yanıma gelmiştin. hafif limoniydi aramız, kendini affettirmenin yollarını arıyordun. biliyorum, berk... sen beni hiç kırmak istememiştin aslında. anladım artık, lütfen geri gel.
ben de seni hiç kırmak istemedim.
notta, ben senden önce ölmek isterim, diyordun. nazım hikmet öyle yazdı diye değil; seni bırakıp hiçbir yer gidemeyeceğim için, yazıyor.
berk... beni bırakıp nasıl gittin?
sen, benden önce ölmek isterdin hep. şimdi nasıl oluyor da aylardır bensiz yapabiliyorsun orada? yanına gelemiyorum. inan bana çok istiyorum ama yapamıyorum bunu. keşke şehir değiştirseydin, ben yine gelirdim yanına ama çok uzaklara gittin.
beni artık istemediğin için bu kadar uzaklaştın, değil mi? yanına gelemeyeceğimi biliyorsun. ileride erasmus yapmak istediğimiz o ülkede mutlu musun yanında başka kızlarla?
canım çok acıyor. sana hep gönderiyorum bu mektuplarımı, en azından internet üzerinden ama sadece tek tik görüyorum. keşke okusan, cevap vermesen ama okusan ve ben en azından senin üstünde bu kadar da olsa bir hakkımın olduğunu bilsem.
ilkokulda bana b'nın a'ya bu kadar acı çektireceği asla söylenmemişti. eğer söyleseler, alfabeyi öğretmek için hiçbir harf bir öncekinin yanından ayrılmaz diyen güzel yüzlü öğretmenime karşı sadece güler ve b gider, derdim.
o beni muhtemelen anlamazdı çünkü senin ne kadar acımasız olduğunu bilmiyor.
başka kimse de bilmesin, sadece benim hâtıramda kalıyorsan acımasız kal.
berk... ben, b'nin a'ya bu kadar uzak olabileceğini düşünemezdim.
ben, a'nın b'den önce gelmesine rağmen onu etrafında göremeyeceğini de düşünmezdim.
lütfen geri gel,
seni çok özlüyorum.
ben ve nazım hikmet.
"yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunulmayalı sıcaklığına karnının."