part7

23 3 1
                                    


(minho)

stüdyoda yeni hazırladığım koreografi üzerinde çalışıyordum. bir kısmı içime oturmamıştı ama hâlâ neresi çözemiyordum. yine sabahlayacaktım belli ki. o an aklıma jisung ile olan bir anımız düşünce gülümsedim ve her ayrıntısıyla zihnimde oynamasına izin verdim.

[geçmiş]

"olmuyor işte olmuyor, benden dansçı falan olmaz."

"kimden dansçı olmuyormuş?" diyen bir ses duydum hemen sonrasında. onun sesiydi.

"benden." diyerek cevapladım sorusunu. sonra da ona dönüp onun yanına gittim.

"yine yeni bir koreografın üstünde çalışıyorsun, değil mi?"

"evet ama hâlâ bir yerleri içime sinmedi ve bu yerler neresi bilmiyorum."

"peki hissediyor musun koreografisini yaptığın şarkıyı? sana bir şeyler anlatıyor mu?"

"nasıl?" dedim kaşlarımı çatarak. ne demek istiyordu anlamamıştım.

"birine yardım etmeden önce sana kendisini anlatmasına izin vermen gerekir, değil mi?" kafamla onayladım onu. devam etti. "dans da öyle sen o şarkıya dansınla bir şeyler katmak istiyorsun ama onun sana kendisini anlatmasına izin vermiyorsun. bu yüzden de ikiniz de birbirinize bir şey katamıyorsunuz."

"bu yönden hiç düşünmemiştim." gerçekten çok mantıklıydı.

"haydi dene bakalım. merak ediyorum nasıl bir koreografi çıkacak ortaya."

[şimdiki zaman]

o gün söyledikleri gelince bir anda aklıma hemen şarkıyı başa sarıp şarkının bana kendini anlatmasını, söylediklerini hissetmeyi bekledim. ve bir anda vücudum benden bağımsız hareket etmeye başladı. sanırım oluyordu ve istediğim de tam olarak buydu.

yine ve yine her anımız benim şimdimi etkiliyordu. anılarımızdan hiçbir zaman kaçamamıştım ve kaçamadığım tek şeyin onlar olduğunu düşünmüştüm ama yanılmışım. ben ondan da kaçamamıştım. yine gelip beni bulmuştu. ona kendimi hatırlatmak istemem bencilce olacak, o günü istesem de telafi edemem belki ama ben yıllarca ondan kaçtıktan sonra yine karşıma çıkması tesadüf olamazdı. bu yüzden onun beni; mutlu olduğunda mutlu olduğu, her dansını büyük bir heyecanla izlediği, her yanında olduğunda kendini güvende hissettiği adamı hatırlamasını istiyordum. bence çok da kötü bir şey istemiyordum. bunları düşünürken kafamı aynaya yaslayıp gözlerimi kapattım ama uzun süre kapalı tutamadım çünkü bir tıkırtı duymuştum ve çok yakından geliyordu. hemen kalkıp kapıya doğru yürüdüm. kapı camdı ve karşımda az önce şimdimi etkilediğini ve kendimi hatırlatmak istediğim o kişi duruyordu: jisung.

********

(jisung)

changbin ve hongjoong hyung birkaç günlük çalışmadan sonra dinlenmemiz gerektiğine karar vermişti. bana kalsa aralıksız çalışırdım ama onlar daha fazla uykusuzluğa dayanamayıp beni stüdyodan kovmuşlardı.

saat dokuz olmuştu ve eve giderken aklıma birden "acaba hâlâ stüdyoda mıdır?" diye bir soru düşmüştü. hayır saçmalama jisung deyip kafamı sağa sola salladım ama o soru aklımdan çıkmamak için ısrar ediyordu ve hemen sonrasında kendimi bir anda dans stüdyosuna giderken bulmuştum. oraya gelince cam kapıdan içeri baktım ve onu dans ederken gördüm. gerçekten çok iyi bir dansçıydı ve onun dansı bana büyük bir heyecan hissettiriyordu ister istemez. videolarını izlerken de aynı şey olmuştu. tanıdık ama çok güzel bir heyecandı. ben bunları düşünürken bir anda durdu ve gidip aynaya yaslandı. bir şeyler düşünüyor, kendi içinde bir şeyleri çözmeye çalışıyor gibiydi. bir dakika ben bir insanı bu kadar iyi çözümleyemezdim ki. ne oluyordu bana, o kimdi ki ben onu bu kadar iyi tanıyor gibi hissettiklerini yorumlayabilmiştim? kafam karışmaya başladığında geri dönmeye karar verdim ama dönerken ayağım köşedeki taşa takılıp kaydı ve geriye doğru düşüp kafamı kapıya çok sert bir şekilde vurmama neden oldu. içimden sakarlığıma saydırarak kafamı tuttum. kalkmak istedim ama yapamadım çünkü her hareketimde başım dönüyordu. bu yüzden kendimi yavaşça yan çevirip kapının köşesine dayadım. tam o anda kapı açıldı. "sen ne yapıyorsun burada?" dedi şaşırmış bir ses tonuyla.

save me with your dance | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin