[minho ile jisung'un birlikte geçirdikleri geceden sonraki sabah]
(jisung)
gözlerimi büyük bir sırt ağrısıyla açtım. o kadar çok ağrıyordu ki gece sırtımda tonluk ağırlıkla yatmış gibiydim. sırtımı direkt duvara yaslayarak uyursam olacağı buydu. kalktığımda üstümde hırka olduğunu fark ettim, büyük ihtimalle uyanınca minho örtmüştü üstümü. etrafıma bakındım ama yoktu. birçok kez seslensem de cevap alamamıştım. nereye gitmişti acaba diye düşünürken kapının açılma sesini duydum."uyanmışsın." minhoydu, arkamı döndüm. ellerindeki poşetleri göstererek, "ben de kahvaltılık bir şeyler almaya gitmiştim." dedi.
"seni göremeyince merak ettim neredesin diye." fazla açık sözlü mü davranıyordum acaba çünkü düşüncelerimi sözlü olarak dile getiren birisi değildim ama karşımda o varken dilim çözülüyordu. çok konuşuyorum evet ama o zamanlarda duygularımı ve hislerimi belirtmiyorum. mesela biri için endişelendiğimi, onu merak ettiğimi asla dile getirmem. minho gerçekten çok farklıydı, beni normalde olmadığım birine dönüştürüyordu ve bu asla ben değilmişim gibi hissettirmiyordu. yine dalıp gitmiş olacağım ki minho gözlerimin önünde elini sallıyordu.
"jisung, jisung. iyi misin?"
kendime gelip "hm hm iyiyim. sadece sırtım ağrıyor biraz."
"duvara yaslanıp uyumak yerine beni uyandırsaydın keşke, en azından yatağa geçip uyurdun."
"e sen nerede uyuyacaktın?"
"ben burada uyurdum, o odayı hyunjin kendi için yaptırdı sayılır çünkü ben o oda yokken de varken de stüdyonun bir köşesine sinip kalıyorum. oraya gitmeye enerjim pek kalmıyor çünkü, bu gece olduğu gibi."
bu gece deyince o an yaşadıklarım geldi aklıma. "ah." deyip saçlarımı karıştırdım kendime gelmek için. "neyse ben elimi yüzümü yıkamaya gidiyorum, kendime geleyim biraz."
"tamam ben de o arada bunları ayarlayayım."
hızlı adımlarla içeri geçtim. lavaboya girip yüzüme hızlı hızlı su çarptım birkaç kez. tabi ben kollarımı oynattıkça sırtımdaki ağrı daha dayanılmaz oluyordu. en sonunda yüzümü yıkamayı bırakıp lavabodan çıktım. içeriye geçtiğimde her şey hazırdı.
"hiç gerek yoktu aslında." saate baktım. "dersime de az kaldı, daha eve gideceğim."
"çok gerek vardı. o yüzden sen geç ye, ben seni arabayla bırakırım evine de okuluna da."
"çok zahmet olacak ama sana."
"hayır olmayacak, geç kahvaltını yap lütfen."
"tamam." deyip kahvaltının başına oturdum.
kahvaltımızı yaptıktan sonra beni eve bırakmış, şimdi de üniversite yolunda ilerliyorduk. minho ise sessizlikten hoşlanmamış olacak ki sessizliği bozdu. "yol boyu suspus oturacak mısın böyle? duyduğuma göre normalde hiç böyle değilmişsin."
"nereden duydun?"
"kardeşimle arkadaşın arkadaş ya hani, arada muhabbetiniz geçiyor."
"yaa, evet öyleyim normalde ama sanırım sırtımın ağrısı buna izin vermiyor şu an."
"geçmedi mi ağrı? eczaneden ısı bandı alalım hemen, kaslarını gevşetir rahatlarsın."
"gerek yok alışığım bu sırt ağrılarına."
"çok uzun süredir dans eden biri olarak söylüyorum. o ağrılara alışsan da o ağrıların yarattığı travmalara vücut alışmıyor, ne kadar alıştığını sansan da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
save me with your dance | minsung
Fanfictionmüziğe aşık bir adamla dansa aşık bir adamın yolları bir gün yine aynı yere çıkar, minho hatırlasa da jisung hiçbir şey hatırlamamaktadır. minho önceden yitirdiği umudunu onu tekrar gördüğünde yeşillendirirse eskisi gibi olacaklar mıydı? - x'ten bur...