part3

40 5 0
                                    

(jisung)

stüdyonun önüne gelmiştik ve içeri girmek için dakikalardır felix'in heyecanını yenip derin nefesler alıp poflamasını bekliyordum. en sonunda dayanamayıp kafasına yavaşça vurup "yeter artık, oflayıp durma. kaç yılını verdin sen dansa, bundan mı korkuyorsun?" dedim kızarak.

"korku değil bu..." deyip bana döndü. "endişe doluyum. bu seçmeye hazırlandığım günden beri hem de. ya seçilmezsem ya annemler yine gel burada oku diye zorlarsa?"

yüzündeki o ifadeyi görünce surat ifademi yumuşatıp omuzlarından tuttum ve bastıra bastıra "sen bu seçmeyi geçip burada eğitmen olacaksın ve hayaline bir adım daha yaklaşacaksın. anladın mı?" dedim. sonra da tuttuğum omuzlarından çekip sıkıca sarıldım.

"teşekkür ederim." dedi sesi titremişti. çok duygusaldı, ne olursa olsun dayanamıyordu böyle konularda. geri çekildi ve gülümseyerek bana baktı. "sen olmasaydın baştan vazgeçerdim belki de, gerçekten çok teşekkür ederim jisung."

duygusal havayı dağıtmak adına şakayla karışık "bir de istemesem de benimle gelmesi, yapacaklarından korktuğum için götürmem gerekiyor demiştin. ne oldu şimdi felix efendi?" dedim.

"aaa öyle bir şey mi demişim ben? kim uydurdu bunu?"

"evet, sen dedin. hatta kanıtım da var, göstereyim mi?" deyip elimi cebime götürdüm.

"tamam, tamam." deyip güldü. o gülünce ben de biraz daha rahatlayıp onunla beraber güldüm. sonra da kolumu omzuna atıp içeri soktum.

********

(minho)

odada hyunjin'in gelmesini beklerken camdan dışarıyı izliyordum. sonunda geldiğini görünce bir hışımla odadan dışarı çıktım ve dans odasına girdim. tam onu azarlamaya hazırlanıyordum ki hyunjin'in arkasındaki oturakta tanıdık bir yüz çarptı gözüme, o kadar tanıdıktı ki kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. orada ne kadar süre ona baktım bilmiyorum ama o da bana bakmaya başlamıştı. o an sadece ona bakmak istedim, gözlerimi bir saniye bile çekmek istemedim üstünden. çok uzun süre o gözlerden mahrum kalmıştım, şimdi tekrar görmüşken gözlerimi kapatmak bile zaman kaybı olurdu benim için. sonra bir anda bakışlarını yere indirdi ve yıllardır ısınmayan ruhumdaki o sıcaklık yok oldu. ruhum yine o yakıcı soğukla baş başa kalmıştı. istese de ısınmazdı artık. gözlerimin dolduğunu hissettim ve anında oradan çıkıp tekrar odama gittim. kapıyı kapattıktan sonra bulduğum ilk yere çöktüm. parmaklarımı saçlarıma geçirdim ve ağlamamak için kendi kendime güç vermeye çalıştım. "hayır minho, hayır. şimdi olmaz minho." dediğimde yanağımdan bir damla süzülmüştü bile. daha fazla akmaması için kendimi zorladım ama çok zordu çünkü onu görmüştüm, bir zamanlar uğruna her şeyi yapabileceğim o kişi tekrar karşıma çıkmıştı.

ben hâlâ kendimle savaşırken kapı çaldı ve gel demeden açılıp sonra da kapandı. kafamı çevirip bakmadım çünkü hyunjin olduğunu biliyordum. gelip önümde eğildi ve bir elini omzuma yerleştirdi. destek olmak adına da sıvazlıyordu. "iyi misin?"

iyi olup olmadığımdan emin değildim ama bu hissi, ona bakınca içimin ısınması hissini çok özlemiştim.

"evet... yani sanırım. olmak zorundayım." deyip oturduğum koltukta dikleştim.

"istersen hemen şu an salonu boşaltabilirim. seçmeyi sonraya erteleriz."

"hayır. belli ki ya kendisi ya da arkadaşı geldi. yine gelecek ve ben yine böyle olacağım. ondan kaçmak her şeyi kötüleştirir. o yüzden içeri gideceğiz ve hiçbir şey olmamış gibi seçmeyi yapacağız."

save me with your dance | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin