Azra'nın odasında yaptıkları gergin konuşmanın üzerinden 2 gün geçmişti, konuşmadan sonra ikili arasında tam anlamıyla soğuk rüzgarlar esiyordu. Deniz odadan çıktıktan sonra Murat'la karşılaşmış, kamera görüntüleriyle ilgili neler yapabileceklerini konuşmuşlardı. Murat, tek seferle sınırlı olmak üzere o gün yaşananlarla ilgili işlerine yarayabilecek görüntüleri Deniz'e izleteceği sözünü verdi. Koğuşların içinde kamera yoktu ancak koridorlarda ve avluda, koğuşların giriş çıkışını da görecek şekilde kamera bulunuyordu. Murat kamera görüntülerine baktıktan sonra kaydın görüntülerini çıktı alıp Deniz'e getirdi.
"Nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum gerçekten Murat. Bu görüntüler olmasa bunu yapanları çözemezdik. Çok sağ ol."
"Deniz biliyorsun ki bunu tek sefere mahsus olmak üzere yapıyorum. Böyle bir şey duyulursa benim de başım belaya girebilir. Umarım işinize yarar buradaki görüntüler.." Deniz'e doğru bir adım atıp kısık sesle konuşmaya devam etti. "Burada olay saatinden 15 dakika öncesine kadar koğuşa giren herkesin görüntüsü var. Çıkış görüntülerini de inceledim ama olaydan sonra kargaşa olduğu için pek önemli bir şey göremedim. Bu dosyayı inceledikten sonra bir şekilde yok etmen gerekiyor."
"Biliyorum, o yüzden mahcubum zaten. İşe yarayacağına eminim. Tekrar çok teşekkür ederim." Murat etrafı kolaçan edip Deniz'in koluna dokundu.
"Sen iyi ol da." Murat'ın bu hareketi sonrası Deniz huzursuz bir şekilde etrafa bakındı. Murat'la görüşeceğinden Azra'nın haberi vardı ama yaptıkları konuşmadan sonra ne zaman ve nerede görüşeceklerini haber vermek istememişti. Azra'nın kızgın olmasına hak verse de bu kadar bu kadar abartacak bir şey olmadığını düşündüğü için o da kırılmıştı. Muhtemelen bu görüşmeyi yalnız yapmayı seçtiği için olay daha da büyüyecekti ama Azra'nın bu gergin ve dediğim dedik halleri Deniz'in hoşuna gitmiyordu. Murat Deniz'in yanından ayrılırken
"Neyse, ben gideyim artık. Dikkatli ol."
Deniz elindeki dosyayı kimseye fark ettirmeden odasına götürüp kapıyı kapattı.
---
Deniz şaşkın bir vaziyette odasından çıkmak üzere kapıyı araladı. Tam yüzünü ortak alana doğru döndüğünde karşısında Azra'yı gördü. Azra ortadaki masalardan birinin üzerine oturmuş etrafına toplanan kadınlarla sohbet ediyordu. Her zamanki gibi espri yapıp kocaman kahkahalar atıyor, kadınlar da ona büyük bir hayranlıkla eşlik ediyorlardı. Deniz'in odasından çıkıp kendilerine doğru ilerlediğini görünce gülümsemesi yüzünde dondu. Masanın üzerinden kalkıp odasına gitmek istese de kendine engel oldu ve oturmaya devam etti. Deniz'e olan kişisel kırgınlığını bloktaki diğerleri fark ederse insanlar sorgulamaya başlar ve bu kez yaşaması hiç keyifli olmayan şeyleri bir şekilde açıklamak zorunda kalabilirdi. Zaten artık kimsenin bu kısa zamanda yaşanan ama biten şeyleri öğrenmesine gerek yoktu. Önemli olan bloktaki birliği sağlamaktı.
Deniz küçük adımlarla onlara yaklaştı. Deniz'in yaklaştığını gören Heves yana kayarak boşalan yeri gösterip
"Neredesin sen ya? Kahvaltıda bir kalktın bir daha göremedik seni." diyerek Deniz'i yanına çağırdı. Diğerleri de benzer cümlelerle Heves'e katıldılar.
"Ufak bir işim vardı, onu hallettim. Siz n'apıyorsunuz bakalım?" diye şokunu bastırmaya çalışarak sordu Deniz. Azra'ya çok sinirliydi. O bir sürü şeyle, Azra'nın yarattığı problemler dahil olmak üzere, uğraşırken o her zamanki gibi Azralığını yapıyor; gülüp eğlenip hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Azra'ya bakarken kolunu Heves'in omzuna sardı. Azra'nın Heves'e neden sinir olduğunu bilmiyordu ama burada gülmeye devam etmesini istemedi, keyfini kaçırmalıydı. Azra'yı sinirlendirmek, onu iletişime zorlamanın en iyi yoluydu.
Deniz'in gözünün içine bakarak yaptığı bu hamle Azra'yı gerçekten germişti. İçinden, aklı sıra beni sinirlendirmeye çalışıyor diye geçirdi. Normalde olsa mutlaka laf sokacağı bu durum karşısında sessizliğini koruyup hiçbir şey olmamış gibi sohbete devam etmeye karar verdi.
"Evet Deniz, neredeydin gözümüz yollarda kaldı." derken sırıtarak önündeki kuruyemişten ağzına attı. Deniz gözünü devirip Azra'nın oyununa aynı şekilde karşılık verdi.
"Murat'la görüştüm." Kızlara doğru dönüp "Size de anlattığım gibi." Cümlesini bitirdikten sonra Azra'ya baktı. Azra sanki Murat dendiğinde her seferinde kriz geçirmiyormuş gibi sakince çerezini yemeye devam ediyordu.
"İyi yapmışsın Boncuk. Bir şey çıktı mı bari?"
Deniz Heves'in saçını parmaklarının etrafına sararken
"Çıkmış da olabilir, çıkmamış da olabiliir.. Canım senin saçların nasıl bu kadar yumuşak kalıyor burada?" Heves şaşkınlıkla Deniz'e dönüp
"Benim mi?" diye sordu. Deniz gözlerini kırpıp "Evet, çok güzel bir dokusu var. Yapısından herhalde."
Azra kilitlenmiş ikisini izliyordu. Deniz'in bunu bilerek yaptığını bilse de göğsüne oturan ağırlığa engel olamıyordu işte. Gözlerini ikisinden çekip hafifçe tırnaklarını masaya vurmaya başladı. Deniz yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Heves'e tatlı tatlı bir şeyler anlatıyordu. Azra "acaba çok fazla mı tepki verdim?" diye geçirdi içinden. Bu ses tonunun muhatabı kendisi olabilecekken yine fazla sinirlenip her şeyi eskisi gibi belirsiz bir hale getirmişti. Cezaevinde Deniz'in ikisini herkese söylemek istememesi normal olabilir miydi? Bilmiyordu. Hayatı boyunca içinde, ailesinin bile sevgisinden emin olamamış küçük bir kız çocuğunun yansımalarını taşımıştı. Günün birinde, her sabah gözlerini açtığında buradaki kimseye güvenmemesi gerektiğini hatırladığı bir yere gelen bu kadına inanmak için bir sebebi yoktu. Deniz diğerlerinden farklıydı doğru ama aynı sevilmemişlik onda da vardı ve birinin sevgiyi hiçbir zaman içine sinerek hissedememiş olması onun sevgisini gösterme noktasında eksiklik yaşamasına da sebep olabilirdi. Belki de Deniz burada güvenebileceği, en azından aşıkmış gibi hissedebileceği biri olarak görmüştü Azra'yı. Buradan çıktıktan sonra unutabileceği, tamamen geride bırakabileceği biri gibi. Hem bir kadından hoşlanmak hiç Deniz'lik bir şeymiş gibi gelmiyordu Azra'ya. Onun hayatta edineceği daha önemli sıfatları olmuştu hep. Cezaevinde birine aşık olmak Deniz için fazla uçarıydı, belki Azra için bile öyleydi.
Deniz Azra'nın gözlerini üzerinde hissettiğinden beri küçük oyununu daha abartılı oynamaya başlamıştı. Bu oyunu oynamaktan çekinmiyordu çünkü Heves'in ona karşı en ufak ilgisinin olmadığından emindi. Zaten Heves'i her zaman çok sevmişti. Yaralı ve başına kötü şeyler gelmiş, kaybolmuş küçük çocuklar gibi görüyordu onu. Azra ile yaşadıkları bu olaylar olmasa bile ona hep ekstra şefkat göstermek isterdi. Yine de Azra ile araları düzeldikten sonra bu küçük kıskançlık oyunlarının sebebini ona açıklamalıydı çünkü Heves'i Azra'nın yakıcı öfkesiyle baş başa bırakmak istediği en son şeydi. Deniz kızlarla biraz daha muhabbet ettikten sonra hafifçe Heves'in bacağını okşayıp ayağa kalktı.
"Ben kaçıyorum. Size iyi sohbetler. Biraz yorgunum dinleneceğim."
Heves Deniz'in elini tutup oturduğu yerden kendine doğru çekiştirdi.
"Avlu'ya çıkacaktık şimdi. Gitmesene Deniz ya.."
Deniz gülümseyip Heves'in yanağına bir öpücük kondurdu.
"Her gün çıkıyoruz zaten canımın içi. Görüşürüz." Kızlara dönüp el salladı "Öptüm hepinizi."
Azra masanın üzerinden aşağı atlayıp Deniz'in yanında geçerken fark ettirmeden kulağına eğilip
"Abarttın haberin olsun." diye fısıldadı. Deniz kafasını Azra'ya doğru çevirdiğinde yüzleri ortak alana göre fazla dip dibeydi. Gülümseyip Azra'ya aynı fısıltıyla cevap verdi
"Abartmak senin işin." Azra kafasını geriye atıp derin bir nefes verdi.
"Biraz gelir misin, konuşalım." Deniz kafasını iki yana salladı
"Gelemem, dinleneceğim dedim duymadın mı?"
"İki dakika, gel."
Azra'nın odasına doğru giderken Deniz gülüşünü Azra'dan gizlemeye çalışıyordu.
"Evet, ne oldu kovulmayacak mıyız bugün?"
"Ne yapmaya çalışıyorsun ya, çocuk musun Deniz?" dedi Azra ellerini iki yana açarak.
"Ne demek çocuk musun? Neye sinirlendin yine sarıyorsun bana?"
"Heves diyorum. Kızla neden oynuyorsun?
"Ne oyunu Azra. Heves kendisi hakkında böyle düşündüğünü bilse ne kadar üzülür haber var mı?"
"Deniz.." Azra ellerini sinirle yumruk yapıp sakin kalmaya çalışarak konuşmaya devam etti. "Ay ne istiyorsan yap tamam. İnsanları bu şekilde kullanman hoş değil."
Deniz kahkaha attı.
"Her şeyi ne kadar büyütüyorsun ya. Ben de bana verdiğin tepkiye sinirlenmiştim. Tabi tepki verirsin senin olayın bu, değil mi Azra?"
Azra Deniz'e doğru yaklaşıp sinirle gülümseyerek konuştu
"Gözümün önünde.." Deniz'in saçından bir tutam alıp Heves'e yaptığı gibi parmaklarıyla oynamaya başladı "Biriyle hiç olmadığın kadar samimi bir şekilde konuşup.." Elini Deniz'in bacağının içine doğru götürdü "Hiç dokunmayacağın şekilde dokunup.." Kafasını kaldırıp dudaklarını Deniz'in dudaklarına doğru yaklaştırıp birbirine değmeyecek şekilde konuşmaya devam etti "Bir şeyleri büyüttüğümü mü iddia ediyorsun? Bunları büyütmeyeceksek benim de haberim olsun Boncuk."
Azra'nın beklenmedik hareketleri sırasında neredeyse nefes almayı unutmuş olan Deniz heyecanla dudaklarını araladı. Tam bir şey söyleyecekken Azra geri çekilip
"Neyse, kurallar baştan yazıldığına göre uyum sağlayalım biz de. Ben uyarımı yaptım sadece Boncuk." Deniz'in koluna hafifçe vurup
"Bundan sonrasını hevesle takip edeceğim."