"Unutmazsan hatrım kalır"
●●●
Elimde artık hazır olan yapısı kalın,
kadife,kırmızı kurdeleyi de sepetin içine koyarak masadan kalktım."Hunter sana diyorum,dinliyor musun beni?"
Sanki gökten gelen ilahi bir ses gibi havaya baktım,onu görmezden geldiğimi belli ederek. Aslında ordan bakılınca onu dinlemediğim çok açıktı yine de sesimi çıkarmadım. Sepetin kapağını kapatarak masada boşta duran başka bir kurdeleyi sepetin sapına dolamaya başladım.
"Yeter artık Hunter,benimle gelmek zorundasın!"
Onu tekrar tekrar duymazdan gelerek başka bir kurdeleyi de sapa dolayarak başka bir çaputla hasır sepeti süslemeye devam ettim.
"Senin o tüm bağımlılık sürecinde ve o salak rüyalarında ben yanında dur-"
Bardağı taşıran son damla geçmişime dem vurarak beni istemediğim bir yere sürüklemek istemesiydi. Sonunda istediğini elde ederek ilgimi üzerine çekmeyi başardı. Çaputu masaya koydum. Başım ona doğru kalktı. Yüzümde nasıl bir ifade gördü bilmiyorum ama bu geriye gitmesine,
çenesini kapatmasına sebep olmuştu."Ben bağımlı değildim!Eğer bir daha halüsinasyon görmemi yüzüme vurursan annemin hatrına bile seni eve almam."
Ellerini havada iki yana salladı telaşla.
"Beni yanlış anladın sen!Ben o süreçte yanında kaldım ve-"
"Kimse seni yanımda kalmak için zorlamadı Mona!"
Çenesini kapattığında kazanmışlık hissiyle beraber gülümsedim. Mona annemin kuzeninin kızıydı, benimle sadece akrabalık bağı olmasına rağmen küçüklükten beri kuzen diye büyütülmüştük. Kelimenin tam anlamıyla ondan haz etmiyordum,
sülük denecek kızlardan biriydi. Onun ve benim babalarımız çok yakın arkadaşlarmış,annelerimiz bize hamile kaldığında ise onları terk edip gittiklerini biliyorum. Annem ve annesi kuzen olmakla beraber birbirlerinden destek alan iki insandı. Dolasıyla bu, ben ve Mona'yı aynı evde büyümeye sevk etti.Çocukluğumdan beri onu sevemediğim gibi karakterlerimiz de birbirinden çok farklıydı,yılışık insanlardan ve yapmacık tavırlardan oldum olası nefret ederken Mona tüm nefret ettiğim özellikleri kendinde barındıran bir kızdı.
Bahsettiği halüsinasyon ise uyku halindeyken çocukluk yıllarım da başlamış,on beş ve on altıncı yaşlarımda uyanıkken de görmeye başladıktan sonra ağırlaşmış psikolojik bir problemdi. Yaklaşık üç veya dört yıl kadar bu sorunla yaşamış ve sonunda kazanarak iyileşmiştim. Son dokuz aydır da herhangi bir sorunum yoktu. Mona olduğu yerde kıpırdayınca dikkatim tekrar dağıldı.
"Bir kez daha ağzını açarsan odadan atarım seni!"
Hasır sepete tekrar döndüm.
Biz küçük bir kasabada yaşıyoruz. Kasabamız da her yıl,kışın ilk haftası ve ayın ilk karıyla beraber bir şenlik kutlanırdı. Bu bir çeşit festivale dönüşmüş. Atalarımıza göre bu festival kış ayını sağlıklı,huzurlu ve güven içinde geçirmek içindi. Kasaba da ki tüm gençler festivale yardım etmek zorundaydı,ben de alabileceğim en hafif görevi alarak sepet süslemeyi seçtim.
Şenlikte,etrafında dans edilen direğin her bir beş köşesine yuvarlak, herhangi bir rengi temsil eden sepetler konurdu. Direğin tam altına da diğer tek renk sepetleri temsilen eden gökkuşağı şeklinde renklendirilmiş kare sepet konurdu. Festival de on beş dakika dinlenme molası verilir ve o süreçte her genç içinde saklı tuttukları karanlık taraflarını,istekleri,arzuları,
ihtiyaçları... Artık ne yazmak istiyorlarsa bir kağıda döker ve o kağıtları küçük karların içine gizleyerek sepete koyarlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün Çocukları
FantasyMasallar nasıl başlar bilirsiniz,her zaman tuhaf ama bilindik bir tekerleme gelir en başında. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış... Şimdi...