Gökyüzünün Çocukları/14. Bölüm:Mahzen

19 7 1
                                    


"Mahzende görüşürüz gökten düşen."

🗻🌋🗻

Günah hanedanın prensi,intikam ve kan krallığının Kralı olan kurnaz ve acımasız bir krala karşı verdiğim savaş,Dünya da aileme verdiğim savaştan daha büyüktü.

Şimdi oturduğum bu masa bana krallarla yenen bir yemeği değil de kurtların sofrasına oturan bir kuzu hikayesini hatırlatıyordu. Kuzu zekiydi ama tüm kurtları yenecek kadar kurnaz değildi bu yüzden sonunda umutlarını kaybedip kurtlardan birine teslim oluyordu ve sonunda ölüyordu. Ürperdiğimi hissettim. Tüylerim diken diken oluyordu ama bunun sebebi soğuk değil tam karşımda oturup saatlerdir beni göz hapsine alan ukala kraldı.

Sahi ne ara kabullenmiştim bu büyülü dünyayı?

Neyse bunu düşünecek uzun vaktim olurdu. Odamdan çıktıktan sonra saray koridorlarında gezintiye çıkmıştım. Saray Dünya da olsaydı kesinlikle yağmalanırdı çünkü her bir parça en değerli taşlarla yapılmıştı ne yazıktır ki kralların umurlarında bile değildi bunlar ya da saray halkının, çünkü onlar bu değerli mücevherlere
sanki basit çakıl taşıymış gibi davranıyordu. Dünya da olsa açgözlü o kadar çok insan varki kesin kes yağmalanırdı. Ya da bu sarayı büyük olduğunu iddia eden yetmiş ama işi bitmemiş yaşında bir dede alır çevresini korumalarla donatır ve içinde yaşardı halk sefalet çekerken.

İçimde ki konuşmayı ve saçma karmaşayı Abel böldü.

"Nasıl buldun Bert'in sarayını?"

Abel kaç yaşındaydı? Karşımda ki iri yarı kıyım bu adam hem çok genç gösteriyordu hem de görmüş geçirmiş yaşlı bir adamı anımsatıyordu.

"Alışık değilim saraylara. Sanırım büyüleyici." Diye bildim duvara asılı olan altın tabloya bakarken

Abel cevabım üzerine gülümsedi. Beyaz ve mavi karışımı saçlarını geriye doğru yatırdı. Böylelikle gözlerinin o açık mavisini daha iyi görmüş oldum. Buz kralı olduğunu nasılda belli ediyordu böyle. Konuşurken sesinden hem sıcaklığı hem de buz gibi soğukluğu hissediyordum.

"Seni kendi sarayımda da misafir etmek isterim sen de istersen."

Söylenmemesi gereken yasaklı bir cümle kurmuş yanlış bir soru sormuş gibi baktı diğer krallar. Ona bakmayan,ifadesini değiştirmeyen ve beni göz hapsine almaya devam eden tek kral karşımda ki ukalaydı. İçimden bir ses ona karşı tetikte olmamı hatta arkama bakmadan kaçmamı söylüyordu.

"Bak ne diyeceğim.." dedim ellerimi masaya koyarak. Ukala kralın hemen yanında oturuyordu Abel,masada öne doğru uzandım biraz. "Sen beni kendi sarayına değil benim sarayıma götür." Pek âlâ sarayım dediğim şeyin evim olduğunu biliyordu. Yüzüne bir gülümseme yayıldı,psikolojik deli olduğunu burdan bile anlıyordum.

"İlk defa zeki bir gökten düşen gördüm. Nefis!"

Abartılı hareketlerine göz devirdim. O da devam etmedi zaten, şayet etseydi hiç düşünmeden,bir an bile tereddüte düşmeden önümde ki tabağı kafasında kırıp çatalla etini didiklerdim.

Sarayın koridorlarında gezinerek beni baştan çıkartan büyüye ayak uyduruyor, canlı gibi görünen tabloların içinde ki resimlerin hareketlerini izliyordum. Daha sonra Bert'in askerlerinden biri gelerek beni yemek odasına getirmişti. Krallarla birlikte yemek yemem istenmişti tabi fikrimi soran gene yoktu. Yemek odasının o muhteşem manzarasından bahsetmek dahi istemiyorum,korkutucu bir güzelliği vardı. Bulutların üzerinden yere bakıyor gibiydiniz,uçsuz bucaksız dibi gözükmeyen bir yere... Ukala kral manzarayı seyretmekten yemek yemediğimi söyleyerek tüm camları bir parmak şıklatmasıyla kapatmıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gökyüzünün Çocukları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin